İncirlik, Kürecik ve Geçitkale…

A -
A +
Devletler arası ilişkilerde, diplomatik sürece destek olması ve netice almayı kolaylaştırması bakımından, güç gösterisine de başvurulur… Güç göstermenin çok çeşitli yolları vardır. Her bir yolun ayrı etkisi vardır!..
 
 
Orta Doğu coğrafyası, bir asırdan beri zaten hep huzursuzdu… Ama 2011 yılı Şubat’ında baş gösteren, sözde “Arap Baharı” ile birlikte temelli bir yangın yerine döndü! O gün bugündür, yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası da yerinden yurdundan olup sığınmacı durumuna mahkûm oldu. Fakat küresel güçler, bu insani drama bir türlü insanca yaklaşmayı düşünmedi… Mesela Suriye’nin Petrol kaynakları, ABD Başkanı Trump’ın daha çok ilgisini çekti. “Petrolü seviyorum” diyen Trump, bu kaynakları bir ekmeğe muhtaç durumdaki Suriyeli mültecilere değil, terör örgütü PKK/PYD’ye peşkeş çekmek için her türlü tezgâhı çeviriyor!.. Suriye’de olup bitenlerden en büyük zararı gören ve sonuç olarak siyasi ve askerî açıdan azami tehdide maruz kalan Türkiye, kendi imkânlarının çok çok fevkinde, bu insani dramı sona erdirmek için gayret sarf ediyor. Lakin küresel, güçler her durumda Türkiye’nin önünü kesmek için ahlaksızca manevraların içine giriyor… Libya, tam 357 sene boyunca Osmanlı Devleti tarafından yönetildi. Bu dönem Libya’nın barış, huzur ve refah bakımından altın devri idi. 355 sene boyunca, Libya’nın imar ve refahı için İstanbul’dan Trablusgarb’a para gönderildi. Arap Baharı’ndan tam yüz yıl önce, 1911’de başlayan Trablusgarp Savaşı, maalesef o vatan topraklarının elden çıkmasıyla sonuçlanacaktı…
2011 yılında, Arap âlemini kasıp kavuran ‘Bahar Sancısı’, Libya’da; BM kararı bile olmadan, Fransa’nın güya NATO şemsiyesi altında giriştiği hava bombardımanı ülkeyi altüst etti. Kaddafi’den seçim kampanyası için yüklü miktarda bahşiş almış olan Sarkozy, onun bir an evvel ortadan kaldırılması için acele ediyordu!.. Ve bekledikleri sonucu da aldılar tabii. Fakat olan Libya halkına oldu. Sosyolojik olarak kabile asabiyetinin çok keskin olduğu Libya’da, kardeşi kardeşe düşürmek küresel güçler için hiç de zor bir şey değildi. Hele de Halife Hafter gibi, CIA beslemesi ikinci sınıf ajanlar varsa, bu iş çocuk oyuncağı idi… Türkiye, Orta Doğu coğrafyasında oynanan emperyalist oyunlara karşı en büyük direnci gösteren ülke olarak, Suriye’nin yeniden bölünüp parçalanması oyunlarına büyük ket vurdu. Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması noktasında, Rusya ve İran ile birlikte bir süreç oluşturuldu. ABD’nin ve AB’nin aksi yöndeki çabalarına rağmen, bu ülkede bir siyasi çözümün hayata geçirilmesi için, hem sahada hem masada etkili rol oynamaya devam ediyor. Şimdi benzer bir yaklaşımla Libya’da daha etkin biçimde gelişmelere müdahil oluyor.
Türkiye, Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti ile 19 Kasım’da; Doğu Akdeniz’de dengeleri bir anda değiştiren, Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) anlaşması imzaladı. Bu adım, bir süreden beri Doğu Akdeniz’de bir oldubittinin peşinde olan, Yunanistan, İsrail, Mısır ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimini âdeta şoke etti. Yunanistan, derhâl meseleyi Birleşmiş Milletler'e taşımak istedi. Ancak BM’den beklediği tepkiyi göremeyince panikledi. Her zamanki gibi yine AB’ye koştu. 12 Aralık’ta toplanan Avrupa Birliği Konseyi, itiyat edindiği üzere ilkesiz, taraflı ve Yunanistan’ı koruyan; 2004 yılında kendi prensiplerini inkâr ederek tam üyeliğe aldığı GKRY’ni kollayan, bir açıklama yaptı. Velakin bu açıklamanın ve alındığı söylenen kararın hiçbir kıymetiharbiyesi yoktu. Çünkü AB’nin bu konuda herhangi bir karar alma salahiyeti yoktu… AB cenahı homurdanmaya devam ediyor. Homurdansın bakalım!
Türkiye hem ABD Kongresinin son zamanlardaki agresif politikalarına hem de AB’nin ilkesiz, kof ve irrasyonel yaklaşımlarına karşı daha da kararlı bir tavır sergiliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’nin muhtemel yaptırım kararlarına karşı, mütekabiliyet-karşılıklılık esaslarına binaen gerekirse, İncirlik Üssü ve Kürecik Radar Sisteminin kapatılabileceğini söyledi. Daha önce de aynı hususu Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu dile getirmişti. Türkiye bu arada, Doğu Akdeniz konusunda da, güç gösterisinin devamı olarak önemli bir adım daha attı. Kuzey Kıbrıs’taki Geçitkale Havaalanında İHA (İnsansız Hava Aracı) üssü oluşturdu. Ve ilk İHA da dün itibarıyla göreve başladı… Bilindiği üzere güç göstermenin çeşitli yolları vardır. Bazen bir resmigeçit, bazen bir askerî tatbikat, bazen askerî güç varlığıyla ilgili bilgilerin ifşası, bazen yeni bir silahın test edilmesi… Hepsi dosta-düşmana mesaj verme vesilesidir. Malum, güç gösterisi, diplomatik sürece destek vermek ve beklenen neticenin alınmasını kolaylaştırmak için başvurulan bir yoldur… Türkiye’nin bu alanda yapabilecek çok şeyleri olduğunun da, işareti mahiyetindedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.