Çok yüzlü şer odakları!

A -
A +
Memleketin dört bir yanında orman yangınları var.
Ne yazık ki bu bir tesadüf değil. Evet kuraklık ciddi boyutlara ulaşıp, yangın için bütün şartlar oluşmuş olsa da bir orman durup dururken yine yansın? Ne yazık ki insan marifetiyle çıkarılan orman yangınları hayli fazla gibi görünüyor.
Bir yandan ormanlar cayır cayır yanarken öbür yandan sosyal medyada tam bir stratejik ve çok boyutlu bir şer mühendisliği devreye girip orman yangınlarını manipüle ediyor, halkı devlete karşı kışkırtıyor, sokak hareketleri için çağrıda bulunuyorlar. Orman yangınları üzerinden kurgulanan alçakça bir tezgâh var.
Orman yangınları üzerinden yürütülen bu tartışmalar iyi niyetten yoksun, kasıtlı, ülkeyi küçük düşüren ve halkı kışkırtmaya yönelik stratejik ve kötü niyetli bir yaklaşımdır.
Ormanları yakan aşağılık güruha mensup kişiler, sosyal medyada devletimiz aleyhinde tezviratta bulunmakta ve bu orman yangınlarını sonuna kadar manipüle etmektedir. Millî servetimiz yanarken, öbür yandan da ne yazık ki birileri halkı aleni galeyana getirmeye çalışıyor.
Bu çok yüzlü, ucuz, vatanını ve milletini sevmeyen, kişiliksiz, milliyetsiz, ahlaksız güruh bilsin ki bu ülkenin yanan ormanını söndürür yine dikeriz, yine canlandırırız. Ancak vatanına ihanet edenleri asla affetmeyiz. Etmeyeceğiz!..
Sosyal medyada elbette haklı serzenişler de var.
Yeterli miktarda yangın uçağının olmayışı meselesi mesela! Geçmiş yıllardaki orman yangınlarından hiç mi dersler çıkarmadık, hiç mi bu konuların üzerinde tartışmadık? Bu mesele hakikaten can yakıcı bir sorun olarak cevabını arıyor!
Yüzlerce yıllık zeytin ağaçları, kızılçamlar, fıstıkçamları, büyükbaş, küçükbaş hayvanlar, ormandaki doğal seleksiyondaki canlılar vs. yanıp kül oldu. Ülkenin yüzlerce yıllık tabiat varlığını küle verdik. Bunların elbette telafisi vardır. Ancak bir zeytin ağacının yetişmesi için bile öyle uzun bir zaman gerekiyor ki!
Mesela, Kocaeli’de orman yangını tehlikesi daha az olmasına karşın ormanlara giriş ve çıkışlar valilik tarafından yasaklanmış olmasına rağmen Muğla’da, İzmir’de, Antalya’da vs. neden yasaklanmaz?
Hepimizin hayali, muhtemel sorunları, tehlikeleri önceden görüp, bunların önlemlerini alan, yüz yıl sonrasının dahi planlarını yapan sezgisel bir devlet anlayışıdır. Bilim insanları küresel ısınmanın gelmekte olduğunu bangır bangır bağırdılar, anlattılar. Özellikle ülkemizin bir bölümünde çölleşme ihtimalinin olduğunu da ifade ettiler. Bu yangın demektir, susuzluk demektir, yokluk demektir, tarım faaliyetlerinin azalması ve hatta yok olması demektir.
Bugün İç Anadolu başta olmak üzere, ege bölgesi vs. ciddi bir susuzluk tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu bölgelerde yeni su kaynaklarını nasıl bulacağız, ne yapacağız mesela? Şu an bu yazıyı yazmakta olduğum Milas’ta musluk suları tuzlu akıyor! İçilmiyor ve bölgenin su kaynakları kısıtlı.
Konya Ovasında yer altı suları dahi bittiğinden korkunç obruklar ürkütücü boyuta ulaştı. Peki Konya ve benzeri şehirlerde çiftçimiz, köylümüz susuzluktan ne yapacak? Bu durumlar biz sıradan insanların bile uykusunu kaçırıyor.
Ta Azerbaycan’dan, Rusya’dan ve İran’dan borularla Anadolu’ya petrol ve doğalgaz taşınabiliyorsa biz neden su transferi için de bu yöntemi kullanmıyoruz mesela? Fırat Nehri'nden borularla Konya Ovasına su taşınamaz mı? Veya Seyhan, Ceyhan, Manavgat nehirlerinden susuzluk çeken tarım havzalarına bu yöntemlerle su ulaştırılamaz mı?
Hasılı, çevre, tarım, orman bizim en hayati meselelerimizdir. Millî servetimiz, tabiat varlıklarımız üzerinde elbette tartışmalıyız.
Elbette yozlaşmadan uzlaşmalıyız!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.