Sorun Erol Bulut ile bitmez!..

A -
A +

Fenerbahçe, “Bir zamanlar ‘şampiyonluk sayısı’ bakımından Galatasaray’dan çok önde iken, neden geriye düştü ve de 8-10 takımla oynanan bazı turnuvalardan bile ‘şampiyonluk çıkarma’ çabasına girdi?” sorusunun cevabıdır, Erol Bulut’un “sezon bitmeden” gönderilmesi!..
“Gitmesi gereken / gerekenler gitmemiş” çok açık bir şekilde “bir defa daha” görülmüştür ki; “başarısızlıkta baş sorumlu olanlar” yerlerinde kalmışlardır!..
Çok öncelere kadar değil, “son iki başkan dönemine” bir bakınız; “takımlarının şampiyonluk sayısı, aynı sürede Galatasaray’ın da değil, Galatasaray’ın sadece Fatih Terim dönemindeki ‘şampiyonluk sayısının’ gerisindedir” ve “o başarısız başkanlar” tam bir pişkinlik içinde koltuklarında oturmuşlardır, oturmaya devam etmektedirler!..
Galatasaray’da mesela “onca şampiyonluklar, hatta UEFA şampiyonlukları getiren” Faruk Sürenler, Ünal Aysallar gitmiş, ama Fenerbahçe’de Aziz Yıldırımlar, Ali Koçlar; tam bir “teknik adam / futbolcu kıyımı içinde” göreve devam etmişlerdir!..
Zira “onlara göre” başarısızlık; “Federasyon’dandır, hakemlerden, hakem kurullarındandır, Galatasaray’dandır, hocadandır, futbolcudandır”; kendileri “hata yapmaz” başkanlardır!..
Aslında “hata yapmaz” değil, “sorumluluk almaz” başkanlar oldukları için, camiayı da, taraftarı da “acılı sezonlara” adeta mahkûm etmişlerdir!..
Ali Koç “başkanlıkta acemidir”, Emre Belözoğlu “sportif direktörlükte aceminin acemisidir”, Erol Bulut “büyük takım hocalığında acemidir”; ilk ikilinin kurduğu kadronun “nasıl eksik olduğu”, dahası “harcanan onca milyon avronun boşa gittiği” ortadadır; fatura “sadece” Erol Bulut’la kesilmiştir; tıpkı “başkanlıkta daha üç yıl dolmadan gönderilen”, Cocu gibi, Koeman gibi, Ersun Yanal gibi…
“Başarısızlıkta” aynaya bakıp “Ben nerelerde hata yapıyorum” diye kendisiyle hesaplaşacağına, “tepki” koyan taraftarı protokol tribününden atlayıp kovalayan, hataları söylemeye çalışan ‘tecrübeli yönetim kurulu üyesini” tekme darbına tabi tutan’ bir başkan ile karşı karşıyayız!..
Fenerbahçeliler “endişe içinde” soruyorlar, birbirlerine; ne olacak bu işin sonu?..
Söyleyeyim; Ali Koç ve Emre Belözoğlu ikilisi, yeni sezonun başında da, bu sezonun başında “ne yaptılarsa” gene onu yapacaklardır; vah gelecek “yeni” Hoca’ya!..
Meclis “tur üstüne tur yapıp, adayların seçilme için yeterli oyu alamadığı” bir süreçte, parti grup başkanları “çözüm için” bir formül bulmuşlardır; “görev süresi biten cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görev süresinin bir yıl uzatılması!..”
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü Meclis berberinde tıraş olmaktadır; CHP Grup Başkanı koşarak gelir ve “bulunan formülü” İnönü’ye anlatır.
İnönü güler; “Ne yapacak o, bugüne kadar ne yaptıysa onu. Bu formül çözüm değildir, kendisi sorunun büyük paydaşıdır, yeni bir aday bulunur ve sorun çözülür” der. Bir hafta sonra “yeni aday bulunmuş” ve Fahri Korutürk cumhurbaşkanı seçilmiştir!..
Bilmem ki, “Fenerbahçe için” çözümü, “asıl çözümü” anlatabildim mi?..

Sergen Hoca!..
Enteresan zikzaklar içinde Beşiktaş’ın başarılı hocası… Sezon başında “Başkan ve yönetimle arasını şeker renk eden” imalı açıklamalarından sonra, hakikaten “alkışlanacak” başarılar gelince, “örnek bir hoca olarak” sahne aldı, Sergen Yalçın!..
Çok takdir topladı, alkışlandı, övüldü… İşler güzel güzel giderken, “bir şeyler oldu / acaba ne oldu” dedirtecek “nahoş bir hava estirmeye” başladı. Yüzü asıldı, “imalı açıklamalar” başladı.
Bak sevgili Hoca’m, “durup dururken ayağına kurşun sıkma”; o sempatik havanı ve kişiliğini bozma. Rakiplerine karşı da, hakemlere karşı da, spor medyasına karşı da…
Seviliyorsun, sayılıyorsun; akıllı adamsın”; bu hatayı yapma!..

“Skor yazarı” sayılmayı tercih ederim…
Evet, sevgili kardeşim Hıncal dünkü yazısında “Hollanda’yı 4-2 yenen” Türk Millî Takımı’nın hocası Şenol Güneş’i yerden yere vurmuş. Yerden yere vurmayı “onaylamam” ama saygı duyarım, “onun görüşüdür, onun kalemidir, onun hakkıdır!..”
Amma… “Kendisi gibi yerden yere vurmayan” herkesi, “skor yazarı ilan etmesine” ve de “Maçı 4-2 kazanmıştık ya... Hem de çok önemli Norveç maçı öncesinde Şenol'u eleştirecek doğru dürüst tek kalem çıkmayacak, spor sayfaları ise her zamanki gibi birinci sayfa sürmanşetlerinden verilen destanlardan, efsanelerden, muhteşem oyundan falan söz edecekti” demesine itirazım var!..
Aynı gün, yani dün Türkiye’nin web sitesinde ben “Şenol Hoca’ya da, ay yıldızlı formayı nihayet ‘hak ettiği şekilde’ taçlandıran futbolcularımıza da teşekkürler!” diye yazdım, alkışladım. Oyunu eleştirmedim, “bunca maçta Hollanda’ya toplam 9 gol atabilmiş” millî takımımızın “4 gollü galibiyetini” coşku ile keyif ile heyecanla yaşamayı ve yazımda da yaşatmayı tercih ettim; hakkımızdı, “o galibiyeti getirenlerin” de haklarıydı!..
Soruyorum; pandemi başta, “mücadeleleri kazanmanın ‘en önemli unsurunun ‘moral olduğunu’ bunca yıldır yüzlerce defa yazan” senin gibi “çok tecrübeli” bir yazarın, “Dünya Kupası Avrupa Eleme grubunda bizi ‘bir galibiyet, hatta belki bir beraberlikle finallere doğrudan götürecek” Norveç maçından bir gün önce Hoca’nın da, takımın da moralini bozacak” ve de “eleştiriden çok ama çok öte” satırlarla dolu ve “üslubu çok ama çok sert” yazısının kime ne faydası olabilir; sevgili kardeşim?..
Ben, “art arda gelen maçlar” durumunda” senin “yazındaki” tabirinle “tokat atma” yerine, “moral vermeyi” görev sayarım, “skor yazarı gibi” görünsem de!..
Üstelik de, altını çizerek yazayım; bana göre, “Hoca’mız, Hollanda maçında yerden yere vurulmayı, hiç ama hiç hak etmedi!..”

Fatih Hoca’ya mesaj…
Falcao ve Mustafa Muhammed gibi “iki santrforu olması” bir hoca için “tavlada pul toplarken ‘düşeş atmak’ gibi” bir şanstır!..
Ne var ki, “ikisini de aynı anda oynatmak” için, “takıma uymayan ve ‘Rizespor’dan 4 yediren’ bir sistemi” denemek, o şansı “iyi kullanmamak” ile denktir.
Dahası daha da kötü; “tek santrforlu” sistemde, “gidecek” Falcao’yu, “kalacak” Mustafa Muhammed’e tercih etmek?..
Bu doğrudan “Mustafa Muhammed’in ‘iyi bir transfer teklifi alırsa’, Galatasaray’da kalma tercihini unutması” anlamına gelmez mi?..

Şaka!..
Liseciler, Mustafa Cengiz Başkan “tamamen siyasetin kavgası hâline getirilen” İstanbul Sözleşmesi olayında, “taraf olmadığı için” Galatasaray yönetimine ateş püskürüyorlar!..
Merak ediyorum, bunların kaçı “Galatasaray’a mali destek” kampanyasında banka hesabına “çok değil” birkaç yüz lira yatırdı, acaba?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.