Hem zor, hem kolay, ama nasıl?

Osimhen bilmecesi, uzadıkça uzuyor ve daha garibi kısaldıkça da uzamaya başladı.

 

Dün sabahın erken saatlerinde “bu yazıyı yazmaya başladım” hâlâ “netleşen bir durum” yoktu, hem de Osimhen’in “Ben Galatasaray’da kalmak istiyorum” demesine rağmen…

 

Sebep; “Galatasaray İkinci Başkanı’nın “Bu iş 48 saat içerisinde çözülür” diyerek, “zamansız” evet altını çiziyorum “zamansız olarak ‘sosyal medyada sabırsızlandığını gösteren’ Galatasaray taraftarına ‘Osimhen’in Galatasaray’da kalacağı’ müjdesini vermeye” kalkışması…

 

Ve de işte “bu açıklama üzerine”, Napoli Başkanı Aurelio De Laurentiis, pazarlıkta “masaya durmadan yeni istekler koyma fırsatını” elde ederek, Galatasaray ile “durmadan” oynuyor. “Her kabul edilen istekten sonra” masaya yeni bir istek daha geliyor.

 

Oyuncunun 75 milyon avroluk serbest kalma bedelini ödemeyi kabul eden Galatasaray, 45 milyonu peşin 30 milyon avroyu da iki eşit taksitte ödeme planıyla Napoli’ye yeni teklif sundu.

 

Napoli Başkanı, “Kalan 35 milyon avronun 2026 yılında ödenmesini” istedi.

 

Bitmedi, en sonunda da “Bir sonraki satıştan pay da istediği” de ortaya çıktı.

 

Biliyor ki; Galatasaray’ın yeni sezonda hem Şampiyonlar Ligi’nde, hem Süper Lig’de, “geçen sezon ‘sarı kırmızılı forma ile çıktığı 41 maçta, ‘37 gol / 8 asist’ performansı ile oynayan” Osimhen’e ihtiyacı var.

 

Ve de anlaşılıyor ki, öyle veya böyle Galatasaray “yeni sezonu” Osimhen ile oynayacak.

 

Galatasaray yönetimi, “Osimhen’i hallederken”, bir başka tartışmanın da odağı oldu; “Hakan Çalhanoğu alınsın mı, alınmasın mı?..”

 

İşin garibi İnter’de de “Çalhanoğlu tartışması” var; Kaptan’ın da karıştığı “Gitsin / Kalsın” tartışması, aslında Galatasaray’ın lehine…

 

Bana kalırsa, “Osimhen kalsın, Çalhanoğlu gelsin” yeter; Mertens’in boşluğu dolabilir.

 

Galatasaray’ın bir de kaleci sorunu var; ama yönetimin aradığı, “Muslera’nın yerine, çok pahalıya mal olacak bir ‘yabancı’ kaleciye” ihtiyaç yok.

 

Günay var, Eyüpspor’dan Berke alınırsa, Galatasaray’da “kaleci problemi” kalmaz; hem de yıllarca…

 

 

 

Öcal Uluç'un önceki yazıları...