YÖK’ün 100/2000 Doktora Projesi ve Doktora Meselemiz

A -
A +
Ülkemizde yükseköğretim sistemi özellikle son on yıldaki büyük atılımla bir bütün olarak 7.3 milyonu aşan öğrenci sayısı ve 150 binin üzerinde akademisyeni ile bölgesinde ve Avrupa’da güçlü bir yükseköğretim sistemi haline geldi. Yükseköğretime talep giderek artan bir şekilde devam ettiği için bir taraftan bu büyüme sürdürülmeye çalışılırken diğer taraftan hem yükseköğretimde kalitenin artırılması yönünde önemli çabalara ve ülkenin ihtiyaçlarına ve toplumsal taleplere cevap vermeye yönelik yeni yaklaşımların denendiğine tanık olmaktayız. Örneğin Yükseköğretim Kurulu (YÖK), uzun yıllardır tartışılan kalite güvence sistemi ile ilgili önemli bir adım atarak Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliğini hazırladı, yönetmelik çerçevesinde Yükseköğretim Kalite Kurulu kuruldu ve yapılanmasını da hızla tamamladı. Önemli bir adım daha atarak yükseköğretim kurumlarının kurumsal dış değerlendirme sürecini Aralık 2016 itibariyle başlattı. Bu süreç, özelde yükseköğretim kurumlarında genelde ise yükseköğretim sistemimizde kalite güvence sisteminin yerleşmesinde, kalite farkındalığının artmasında ve dolayısıyla kalite kültürünün güçlenmesinde önemli bir işlev görecektir.
Diğer taraftan ülkemiz yükseköğretim sistemi açısından gerçekten de çeşitlilik ve misyon farklılaşması çok önemli bir konu olarak ortada durmaktadır. YÖK tarafından Kalkınma Bakanlığı ile birlikte yürütülen bölgesel kalkınma odaklı misyon farklılaşması ve ihtisaslaşma ile ilgili süreç hem üniversitelerin toplumsal taleplere cevap verebilme sorumluluk ve kapasitesini artırma hem de yükseköğretimde çeşitlilikte olumlu tartışmaları ve yeni yaklaşımları beraberinde getirme potansiyeline sahip durmaktadır. Bu konu dünyada da tartışılan sıcak konulardan birisini oluşturmakta olup yeni çözüm modelleri de önerilmektedir (Örneğin bkz. John Aubrey Douglass, The New Flagship University: The Changing the Paradigm from Global Ranking to National Relevancy, Palgrave Macmillan 2016).
Yükseköğretim sistemimizin genelini ilgilendiren önemli konulardan birisi de doktora eğitimidir. Ülkemizde kronik bir doktora mezunu açığı varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Daha önceki yazılarımızda da dile getirdiğimiz gibi yeterli sayıda ve kalitede doktora mezununun yetiştirilmesi hem yükseköğretim sistemimizdeki büyümenin sürdürülebilir olması hem de ülkemizin önüne koyduğu büyük hedeflerin gerçekleştirilebilmesi açısından da son derece kritiktir. Bu nedenle ülkemizdeki doktora eğitimi masaya yatırılmalı, doktora eğitiminin tüm paydaşlarını kapsayacak derinlikli saha araştırmaları yapılmalıdır. Bu süreçte Yükseköğretim Kalite Kurulu doktora programlarına yönelik saha araştırmaları yaparak ve kalite süreçlerini de devreye sokarak aktif bir rol alabilir. Doktora eğitiminin nitelik ve niceliğini artırmaya yönelik atılacak her adımın doktora eğitimindeki sorunların çözümünün ötesinde yükseköğretim sistemimizdeki çok sayıda farklı sorunları da çözebilme veya çözümünü kolaylaştırabilme potansiyeli bulunmaktadır.
Tam da bu sorunların olduğu bir ortamda YÖK disiplinlerarası alanları da içerecek şekilde 100 temel alanda 2000 doktora öğrencisini kapsayan yeni bir burs projesini (100/2000 YÖK Doktora Programı) başlattı. Bu çerçevede YÖK geçen hafta 100 interdisipliner alanda 2017 yılı itibariyle 2000 öğrenciye 4 yıl süreyle yılda 12 ay boyunca 1550 TL doktora bursu vereceğini duyurdu. Proje doktoraya nitelikli öğrencilerin akışını artıracaktır. 100 alanın ülkenin önceliklerine göre belirlendiği projede 2000 doktora bursunun da sadece belirli üniversitelere değil, belirlenen alanlarda güçlü lisansüstü programları olan tüm devlet üniversitelerine dağıtılacak olması da projenin başarısı ve sürdürülebilirliğine verilen önemi göstermektedir. Bu son derece önemli proje üreteceği katkılarının ötesinde bu kapsamda duyarlılığı artıracak ve başka projelerin üretilmesini de tetikleyecektir. Yine YÖK tarafından hazırlanan ve doktora sonrası (post-doc) araştırmacıların devlet üniversitelerinde enstitülerde istihdamına imkân verecek yeni bir proje, üniversitelerin araştırma kapasitesini artıracağı gibi doktoranın değerini de yükseltecektir.
Doktora meselesi bu kadar önemliyken bu bağlamda tüm imkânların seferber edilmesi gerekmektedir. Örneğin, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK)’nun Teknoloji Transfer Ofisleri (TTO) ni destekleme programına benzer bir program oluşturularak ülkemizde doktora mezunu verme kapasitesi ve potansiyeli en güçlü üniversitelere doktora eğitimi kapasitesini güçlendirmek için önemli miktarda finansal kaynak sağlanabilir. Finansal kaynaklar mevcut doktora programlarının altyapılarının iyileştirilmesinde, kapasitesinin geliştirilmesinde, kalitesinin artırılmasında, akreditasyon süreçlerinde ve katkı veren öğretim üyelerinin finansal teşviklerinde de kullanılabilir. Böylece bu üniversitelerin zaten güçlü oldukları doktora programlarını daha da güçlendirmeleri ve kalitesini iyileştirmeleri desteklenebilir ve izlenebilir.
Diğer taraftan ülke için bu kadar önemli bir konuda kamu dışı sivil inisiyatif de harekete geçirilmelidir. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulunun belirlediği öncelikli alanlarda YÖK ile iş dünyası arasında ortak burs programları başlatılabilir. Bunun dünyada da çok sayıda örneği bulunmaktadır (örneğin bkz. Ben Wildavsky, The Great Brain Race: How global universities are reshaping the world, Princeton University Press, 2010). Bu tip ortak girişimler verilen katkının ötesinde süreci tüm kesimlerin sahiplendiğini göstermesi açısından da önem arz etmektedir.
Tüm bu projeler eş zamanlı, koordineli ve süreçleri izlenebilir bir şekilde hayata geçirildiğinde sadece yükseköğretim sistemimizdeki bazı yapısal problemleri çözmüş olmayacağız, aynı zamanda ülkemizin önüne koyduğu büyük hedeflerin gerçekleştirilmesinde de önemli mesafeler almış olacağız.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.