Mekke'nin fethinde müşriklere gösterilen şefkat ve merhametin dünyada bir eşi yoktur!..

A -
A +

Medîne-i Münevvere'de bulunan Sevgili Peygamberimiz, Mekke-i Mükerreme'nin fethi planlarını gizlice yürütmüş ve "Yâ Rabbî! Biz, yurtlarına ansızın varıp kavuşuncaya kadar, Kureyşlilerin câsûs ve habercilerini tut, görmez ve işitmez eyle. Bizi ansızın görüp işitsinler" diyerek Allahü teâlâya duâ etmiştir. Peygamber Efendimiz, kuzeydeki müşrikler veya Bizanslılar üzerine yürünecek intibâını vermek için de, Ebû Katâde Hazretlerini askerî bir birlik ile kuzeye, İzâm vâdîsine doğru göndermiştir... Ramazân ayının ikinci gününe kadar, çevre kabîlelerden yardım gelmiş, Ebû İnebe kuyusu başındaki karârgâhda toplanılmıştı. Eshâb-ı kirâmın sayısı oniki bine ulaşmıştı. Bunlardan dört bini Ensâr, yedi yüzü Muhâcirîn, geri kalanı da çevredeki müslümân kabîlelerdendi. Sevgili Peygamberimiz, Medîne'ye vekîl olarak, a'mâ müezzini Abdullah bin Ümm-i Mektûm Hazretlerini bıraktı. Zübeyr bin Avvâm Hazretlerini de iki yüz kişilik bir süvârî birliğinin başında keşif kolu olarak ileri gönderdi. Nihâyet âlemlerin Efendisi, gönülleri Allahü teâlâ ve Resûlünün muhabbetiyle dolu olan oniki bin kişilik muazzam ordusunun başında olduğu hâlde, Allahü teâlânın ismini anarak yola çıktılar. PUTLARDAN TEMİZLENECEK! Bundan sekiz sene önce, ayrıldıkları yurtlarına, Mekke'ye gidiyorlardı. Puthâne hâline çevrilen muazzam Kabe'yi putlardan temizlemeye gidiyorlardı. İnâtlarından bir türlü vâzgeçmek istemeyen müşriklere, hak, adâlet ve merhamet göstermeye gidiyorlardı. Allahü teâlânın dînini yaymaya, oradakilerin de ebedî Cehennem azâbından kurtulmalarına vesîle olmaya gidiyorlardı. [Amân yâ Rabbî! Bu ne büyük merhamettir!] Medîne'den hareket, Ramazânın ilk günlerinde idi. İslâm ordusu Zü'l-huleyfe'ye geldiği sırada, Mekke'den âilesi ile birlikte hicret eden Peygamber Efendimizin amcası Hazret-i Abbâs da Medîne'ye hicret ediyordu. Yolda İslâm ordusu ile karşılaştı. Daha önce Müslümân olduğu hâlde, durumu müşriklerden gizleyerek Mekke'de kalmıştı. Sevgili Peygamberimiz, amcasının geldiğine çok sevindi ve "Ey Abbâs! Ben, Peygamberlerin sonuncusu olduğum gibi, sen de, Muhâcirlerin sonuncusu oldun" buyurarak onun gönlünü aldı. Hazret-i Abbâs'ın ağırlıklarını Medîne'ye gönderdi. Hazret-i Abbâs, Peygamber Efendimizin yanında kalıp o da Mekke'nin fethi için geri döndü. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Mekke'nin yakınında bulunan Kudeyd'e geldiğinde, şânlı Eshâbına harp düzeni aldırdı. Her bir kabîleye ayrı ayrı sancaklar ve bayraklar vermek istedi. Onları, her kabîlenin bayrakdâr ve sancakdârına teslîm etti. Ayrıca Hazret-i Ömer'e vazîfe verip, her mücâhidin âteş yakmasını da emretti. Her birlik kendi çadırı önünde ateş yaktı. Bir anda on binden fazla ateş yanınca, Mekke müdhiş bir aydınlığa boğuldu. Bir ânda her tarafı aydınlatan binlerce ateşin yandığını gören Mekkeliler, neye uğradıklarını anlayamayıp iyice şaşırdılar. Hemen Ebû Süfyân'ın yanına toplandılar. KUREYŞLİLER HABERSİZDİ!.. Sevgili Peygamberimiz ve şânlı Eshâbı, Medîne-i münevvere'den ayrılalı on gün olmuştu. Akşam üzeri Mekke'ye iyice yaklaşılmış, yatsı vaktinde "Merru'z-zahrân"a gelinmişti. Peygamber Efendimiz, Eshâbına burada durmalarını emir buyurdu. Burada karargâh kuruldu. Peygamberimiz, ordusuyla Mekke'ye yaklaşırken, yollar tamâmen tutulmuş olduğu için, Kureyş müşrikleri, üzerlerine gelen İslâm ordusundan habersizdi. Hiçbir şeyden haberi olmayan Mekkeli müşrikler, şaşkına döndüler. Ne olduğunu anlamak için Ebû Süfyân'ı görevlendirdiler. O da yanına iki veya üç-dört kişi alarak İslâm ordusuna doğru gizlene gizlene yaklaştılar. Bu sırada sevgili Peygamberimiz, Eshâbından bazılarına; "Ebû Süfyân'a göz-kulak olunuz. Mutlaka onu bulursunuz" buyurdu. [İnşâallah yarın da, bu konuda birkaç kelime daha yazmak istiyoruz.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.