Kültür ve medeniyetimizde eğitimin hedefi

A -
A +

2013-2014 Eğitim ve Öğretim Yılı'nın başlamış olması münâsebetiyle ifâde edelim ki, bizim kültür ve medeniyetimizde, eğitimde işin esâsı, hem kendisine faydalı, hem de âilesine, milletine, vatanına ve devletine, İslâmiyete ve Müslümânlara, hattâ bütün insanlığa faydalı birer unsur meydâna getirmek olmuştur. İşte, 17 milyonluk eğitim ordusu için, bu güzel ülkenin bütün vatandaşlarının ana hedefi de bu olmalıdır. Bu da, iyi bir eğitim ile mümkün olabilir.

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan beri insanları ebedî saâdete kavuşturmak için Peygamberler göndermiştir. Peygamberler, insanları kurtuluşa davet etmiş, doğru olan yolu, çektikleri bütün sıkıntı ve eziyetlere rağmen bıkmadan, yılmadan anlatmışlardır.
Peygamberlerin âhirete irtihâllerinden sonra da, onlara tâm tâbi olan, Allahü teâlânın sevgisi ile dolu, manevî sırlar sâhibi âlim ve velî zâtlar, her memlekette ve her devirde bulunmuş ve insanların dîn ve dünyâ saâdetine ulaşmaları için çalışmışlardır. Onlar, Peygamberlerin vârisleri durumundadırlar ve onlara tâbi olmanın bereketiyle bunlar da seçilenler sınıfındandırlar.
Sahâbe-i kirâm ve Tâbiîn devrinden başlayarak geniş İslâm dünyâsı içinde birçok âlim ve velî gelip geçmistir. Fâs'tan Hindistân'a; Yugoslavya'dan Orta Asya ve Çin'e; Kırım ve Kazan'dan Afrika'ya ve Yemen'e kadar birçok İslâm büyüğü vardır. Bir muallim, mürşid, rehber elinde yetişerek silsile yoluyla Peygamber Efendimize kadar gitmeleri; nerede ve hangi memlekette yetişirlerse yetişsinler, onları tek bir kaynağa bağlamıştır.
İslâm ve Türk târihi boyunca sultânlar, pâdişâhlar doğruyu onlarla bulmaya çalışmışlar, hakîkî (yani manevî) sultânların onlar olduklarını görmüşler, onların nasîhatleri ile devlete, millete ve insanlığa faydalı olmaya çalışmışlardır...
Büyük insanların tavsiye ve nasîhatleri, yaşayış tarzları, hâl ve hareketleri, kerâmetleri, hem zevk ve ibret almaya, hem de intibâha, uyanmaya sebep olacaktır.
Bir eğitim ve öğretimde, öğretmenin bilgisi, şahsî özellikleri ve öğretim metodlarına vukûfiyeti, birbirinden ayrılmaz bir bütün olup pedagojik esaslara göre çok önemlidir. 
Şüphesiz ki, eğitimciler için nümûne-i imtisâl yani örnek insan, ideal eğitimci, bundan 14 asır evvel, tek başına teblîgâta başlayarak 23 sene gibi çok kısa bir zaman zarfında, târihin bir benzerini görmediği ve kıyâmete kadar da göremeyeceği 150.000 kâmil insanın meydâna gelmesine vesîle olan, asr-ı saâdetin mi'mârı sevgili Peygamberimizdir.
Şüphesiz ki, Peygamberimizi, belirli kişilere veya özel bir sınıfa ders veren klasik bir eğitimci olarak düşünemeyiz. 
O (Peygamberimiz), "Sahâbe-i Kirâm'ı yani ilk Müslümânları nasıl eğitmiştir?" diye bir soru sorulacak olursa, tabii ki evvelâ "Kur'ân-ı Kerîm ile eğitmiştir" cevâbını veririz. Zâten Hazret-i Aişe vâlidemiz de, Peygamberimizin ahlâkının, Kur'ân-ı Kerîm ahlâkından ibâret olduğunu ifâde etmiyor mu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.