Edep ve terbiyeye dair birkaç cümle...

A -
A +
Evliyânın büyüklerinden Ebû Abdillah-ı Rodbârî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: “Edebe riâyet etmeksizin evliyâya hizmet eden kimse helâk olur. Ondan istifâde edemez.”
 
Âlim ve velîlerin en büyüklerinden olan İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) “Edebe riâyet etmeyen hiç kimse, Allah'a kavu­şamaz, yani velî olamaz. Dîn büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Na­mazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzîhî bir mekrûhtan sakınmak; zikir ve fikirden (tefekkürden) daha üstündür” buyurmuştur.
Konya’daki evliyânın büyüklerinden olan Şems-i Tebrîzî (rahmetullahi aleyh) de “Âdemoğlunun edepten nasîbi yok ise, insan de­ğildir. Âdemoğlu ile hayvan arasındaki fark budur. Gözünü aç ve bütün Allahü teâlânın kelâmının manasının, âyet âyet edepten ibâret olduğunu gör” demiştir.
Her konuda haddini bilip, sınırı aşmamak, insanlara iyi muâmelede bulunmak, sünnet üzere yani Peygamber Efendimizin buyurduğu ve dav­randığı gibi hareket etmek, hatâya düşmekten sakınılacak şey, terbiye, güzel ahlâka da “edep” denir.
Abdullah bin Mübârek (rahimehullah) demiştir ki: “Âlimler, edep hakkında çok şeyler söylediler. Bize göre edep, insanın kendini tanımasıdır.”
Ebü'l-Berekât Emevî Hakkârî de “Edep, kulun, Allahü teâlâya karşı va­zîfelerini, vakitlerini nasıl değerlendireceğini, kendini O'ndan uzaklaştıran şeylerden nasıl korunacağını bilmesidir” demiştir.
Anadolu'da yetişen büyük velîlerden Azîz Mahmûd Hüdâyî (rahmetullahi aleyh) hazretleri zamânında, Sultân Ahmed Hân, bir gün ona bir hediye göndermiş, o da bunu kabul etmeyerek iâde etmişti.
Pâdişâh bu sefer aynı hediyeyi Şeyh Abdülmecîd Sivâsî'ye gön­derdi. Onun kabul etmesi üzerine bir gün pâdişâh kendisine; “Bu hedi­yeyi Hüdâyî'ye gönderdiğim hâlde kabul buyurmadılar” dedi. Abdülmecîd Sivâsî de; “Pâdişâhım, Hüdâyî bir ankâdır ki, lâşeye tenez­zül etmez” cevâbını verdi.
Pâdişâh birkaç gün sonra Hüdâyî hazretlerinin sohbetine gidince; “Geri gönderdiğiniz hediyeyi Abdülmecîd Efendi kabul etti” dedi.
Bu söz üzerine Hüdâyî hazretleri de; “Sultanım! Şeyh Abdülmecîd bir deryâdır. Ona bir katre necâset düşmekle pislenmiş olmaz” diyerek zarîfâne bir cevap verdi.
Mâverâünnehir beldesinde yetişen velîlerin büyüklerinden Azîz Nesefî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: “Ey oğul! Bir mecliste bulunduğun zaman kendini beğenerek en başa, yukarıya oturma. Edebe çok riâyet eyle. Edepsizlik her zaman ve her yerde yasak ve sevimsizdir. Her yerin kendine mahsus bir edebi vardır. Arkadaşlarına cömertlik et ve iyi muâmelede bulun.”
Evliyânın büyüklerinden Ebû Abdillah-ı Rodbârî (rahmetullahi aleyh) de buyurdu ki: “Edebe riâyet etmeksizin evliyâya hizmet eden kimse helâk olur. Ondan istifâde edemez.” [Konumuza inşallah yarın da devam edelim.]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.