Hadîs ilminin fazileti

A -
A +
Sevgili Peygamberimiz (aleyhis-salâtu ves-selâm) buyurdu ki: "Allah, benim sözümü işiten ve onu iyice hıfzeden kimsenin yüzünü ak eylesin."
 
Lügatte/sözlükte, "hadîs tahdîs eden, rivâyet eden kimse" manâsına gelen "Muhaddis" kelimesi, "Râvî" kelimesinin müterâdifi/eş anlamlısı ise de, ıstılâhta yanî hadîs ilminde, "Muhaddis" daha özel bir manâya sâhip bulunmaktadır. Her muhaddis, râvî kabul edilebilir, ama her râvî muhaddis değildir.
"Muhaddis" adı verilen hadîs âlimleri, hadîslerin sahîhlerini sakîmlerinden yani sağlam olanlarını sağlam olmayanlarından ayırabilecek üstün melekelere sâhiptirler.
Hadîs ilmi, ilimlerin en şereflilerindendir; çünkü bu ilim, Peygamber Efendimizin şerefli sözlerini, fiillerini ve tasviplerini/onaylarını doğru bir şekilde ortaya koyma gayreti içerisindedir. Tefsîr ilmi de, fıkıh ilmi de, diğer birçok İslâmî ilim de hadîse muhtaçtır.
Sevgili Peygamberimiz (aleyhis-salâtu ves-selâm): "Allah, benim sözümü işiten ve onu iyice hıfzeden kimsenin yüzünü ak eylesin"; "Bizden bir hadîs-i şerîf işiten, onu hıfzeden, sonra da başkalarına teblîğ eden kimsenin yüzünü, Allah ak etsin" şeklinde duâ buyurmuştur.
Büyük âlimlerden Süfyân bin Uyeyne (rahmetullahi aleyh), "Hadîs ehli içerisinde hiçbir kimse yoktur ki, Resûlullah'ın (aleyhis-selâm) bu hadîs-i şerîfindeki mübârek duâsından dolayı, yüzünde bir aklık ve aydınlık olmasın" demiştir. [İmâm Suyûtî, Tedrîbü'r-Râvî, s. 333]
Şâfiî mezhebindeki büyük âlimlerden İmâm-ı Nevevî (rahimehullah) demiştir ki:
"Kim, hadîs ilminden mahrûm kalmış ise, büyük bir hayırdan mahrûm kalmış demektir. Ama kim de hadîs ilmiyle rızıklandırılmış ise, o kimse, eşsiz bir fazîlete nâil olmuş demektir." [İmâm Suyûtî, Tedrîbü'r-Râvî fî Şerhi Takrîbi'n-Nevevî, s. 333]
Meşhûr hadîs âlimlerinden İbnü's-Salâh (rahmetullahi aleyh) da, "Hadîs ilmi, dünyâ ilmi değil, âhıret ilmidir" demiştir. [Mukaddimetü İbni's-Salâh veya Ulûmü'l-Hadîs, s. 213]
Peygamber Efendimiz, "Bana, Kitap ve onunla birlikte misli/onun gibisi verildi" [Ebû Dâvûd, Sünen, II, 505] buyurmuştur.
Yine Sevgili Peygamberimiz, "Resûlullah'ın harâm kıldığı şey, Allah'ın harâm kıldığı gibidir" [Tirmizî, Sünen, V, 38; İbn-i Mâce, SünenI, 9-10] buyurmuştur.
İslâm âlimleri, dîne taalluk eden husûslardaki hadîs-i şerîflerin, Allahü teâlâ tarafından, Sevgili Peygamberimize vahyedildiğini kabul ederler. Bu konuda, "(Peygamber) kendi nefsinden konuşmaz; onun sözleri kendisine vahyedilen bir vahiyden başkası değildir" (Necm, 3) âyet-i kerîmesini de delîl olarak alırlar.
Hassân İbn-i Atıyye (rahimehullah), bu konuda şunu ifâde etmiştir:
"Cibrîl (aleyhisselâm), Resûlullah'a, Kur'ânı getirdiği gibi, sünneti de getirir ve ona Kur'ânı nasıl öğretirse, sünneti de öyle öğretirdi." [İbn-i Abdi'l-Ber, Câmiu beyâni'l-ilm ve fadlih, II, 191]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.