Allahü teâlânın "Ezelî" kelâmı...

A -
A +
  Kur’ân-ı kerîm, kelâm-ı İlâhîdir. Hem lafzı, hem de manası, Allahü teâlânın "Ezelî" sıfatının tecellîsi olarak, Peygamber Efendimize indirilmiştir.   “Üç Ay”ların ikincisi olan “Şabân-ı Muazzam” ayının 15. (Berât=Berâet) gecesinde, Allahü teâlâ tarafından, topluca “Levh-i Mahfûz”a indirilen, oradan da peyderpey Sevgili Peygamberimize Cebrâîl aleyhisselâmın, takriben 23 senede (22 sene 2 ay 22 gün zarfında) vahiy olarak getirdiği Kur’ân-ı kerîm, kelâm-ı İlâhîdir. Hem lafzı, hem de manası, Allahü teâlânın "Ezelî" sıfatının tecellîsi olarak, Peygamber Efendimize indirilmiş, o da, bu İlâhî kelâmı, ümmetine sûre sûre, âyet âyet teblîğ etmiş, tatbîkâtını göstermiş ve genişçe açıklamasını da yapmıştır. Zâten “Vahy (Vahiy)”: “Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını, Peygamberlerine melek vâsıtasıyla veya vâsıtasız olarak bildirmesi” demektir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde buyuruyor ki (meâlen): “(Muhammed aleyhisselâm), hevâdan konuşmaz (boş söz söylemez). Onun söyledikleri yalnız kendisine vahyedilen şeylerdir.” (Necm sûresi, 3) “Kur'an-ı kerîm, Muhammed aleyhisselâmın sözü değildir; Allah kelâmıdır. Hiçbir insan öyle düzgün söyleyemez. Kur'ân-ı kerîmde bildirilenlerin hepsine “İslâmiyet” denilir. Hepsine inanan insana “mümin” ve “Müslüman” denir. Birini bile beğenmemeye îmânsızlık, yâni “küfür” denir.” (Abdülhakîm-i Arvâsî) Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde buyurdu ki (meâlen): “De ki, insanlar ve cinnîler birbirlerine yardımcı olarak, (belâgat, güzel nazm ve kâmil mânâda) bu Kur'ân-ı kerîmin bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, yemîn olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar.” (İsrâ sûresi, 88) Kur'ân-ı kerîm “vahy-i metlüv”dür. “Cebrâil aleyhisselâmın, Allahü teâlâdan aldığı haberleri getirerek Peygamberlere okuması”na “Vahy-i Metlüv”: denilir. Vahy-i metlüvün lafzı da (kelimeleri de), mânâları da Allahü teâlâdan gelmiştir. Allahü teâlâ tarafından, Peygamberlerin kalblerine bildirilen vahyi, Peygamberlerin kendilerine âit kelimelerle yanındakilere bildirmelerine ise “Hadîs-i kudsî” (Vahy-i Gayri Metlûv) denilir. (İmâm-ı Süyûtî) Netîce olarak bir tarif yapacak olursak, “Kur'ân-ı Kerîm”: “Allahü teâlânın, Cebrâîl aleyhisselâm vâsıtasıyla, Muhammed aleyhisselâma, yirmi üç senede, Arabça olarak indirdiği, bize kadar ilk nâzil olduğu şekilde tevâtürle (yalan söylemeleri mümkün olmayan üstün vasıflı insanların bildirmeleri ile) gelen ve Mushaflarda yazılı olup, okunması ile ibâdet edilen, hiçbir kimsenin bir benzerini getiremediği ve getiremeyeceği son İlâhî kitap”tır. Allahü teâlânın emirlerini ve yasaklarını, îmânı ve ibâdet esâslarını, güzel ahlâkı içine alan İlâhî kitablara inanmak, dînimizin üçüncü temel şartıdır. Yüce Rabbimiz, Peygamberleri vâsıtası ile hepsini İlâhî kitaplarda bildirmiştir. Allahü teâlâ, bu kutsal kitabları, bâzı Peygamberlere melek vâsıtasıyla okutarak, bâzılarına ise yazılı olarak, bâzılarına da meleksiz işittirerek vahyetti. Allahü teâlâ tarafından vahyedilen bu İlâhî kitapların hepsi, O'nun kelâmıdır (sözleridir).  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.