İbâdetlerin, aile ve cemiyetlere faydaları

A -
A +
İbâdetlerin faydaları sâdece fertlerle sınırlı değildir. Bazı ibâdetler toplum âhengini, düzenini önemli ölçüde etkiler...
 
 
İslâmiyetin başlangıcında, daha ziyâde îmânı kuvvetlendiren sûre-i celîleler ve âyet-i kerîmeler geliyordu, ama “Hicret-i Nebeviyye”den sonra artık ibâdetlere ve ahkâma dâir vahiyler ağırlık kazandı.
İbâdetlerin faydaları sâdece fertlerle sınırlı değildir. Bazı ibâdetler toplum âhengini, düzenini önemli ölçüde etkiler. Meselâ cemâatle kılınan namâzların, sosyal ilişkiler açısından ne kadar önemli etkisi olduğunu kim inkâr edebilir?
Ramazân ayında tutulan oruçta bu özellik, çok daha belirgin bir şekilde gözlemlenir. Ramazân ayının manevî atmosferi içinde yapılan her türlü sadaka ve maddî yardımlaşmanın, nice bunalmış insanların sıkıntı ve problemlerine çözüm ve râhatlık sağladığı herkesin bildiği bir gerçektir.
Zekât ve sadaka-ı fıtırda, bunlara ilâveten sosyo-ekonomik dengeleri olumlu yönde etkileyen çok hikmetli özellikler vardır.
Bedenî ve mâlî ibâdetlerin, sâdece rûhlara ve bedenlere değil, aynı zamanda âilelere ve cemiyetlere de birçok faydaları vardır.
Mukaddes dînimiz İslâmiyet, cemiyet düzeninin sağlanması, insanların birbirlerini sevmeleri ve yardımlaşmaları için zekât ve sadaka vermeyi, hediyeleşmeyi, selâmlaşmayı, iyi münâsebetleri emretmiştir. Bir kişi, bütün insanların yaptığı kadar ibâdet etse, bir kimseye fayda temîn etmek gibi olamaz. Demek ki insanlara yardım etmek büyük sevâptır.
Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde, “Mü’minler ancak kardeştirler…” [Hucurât,10] buyurarak inanan insanların kardeş olduklarını i’lân etmiştir. Bundan dolayı İslâmiyet, bütün Müslümânları tek bir vücut gibi kabûl etmiş, Müslümânların birbirlerinin dertleri ile ilgilenmelerini istemiştir.
Sevgili Peygamberimiz, bu konuda: “Mü’minlerin birbirlerini sevme ve birbirlerine acıyıp meyletmedeki misâli vücut misâlidir. Vücuttan bir uzuv şikâyetlenince, vücûdun diğer organları uykusuzluğa ve sıtmaya ma’rûz kalmak sûretiyle ona iştirâk ederler” buyurmuştur.
Sözlüklerde “Sadaka”: “Allahü teâlânın rızâsını kazanmak niyetiyle ve karşılık beklemeden, muhtaç olanlara, fakîrlere hibe edilen mâl, para ve her türlü iyilikte, ihsânda bulunma” ma’nâsına geldiği gibi, “Zekât” ve “Ganîmet” ma’nâlarında da kullanılmaktadır.
Büyük âlim Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi aleyh) “Sadaka; belâları önler, ömrü uzatır, bedene sıhhat verir, malı arttırır” buyurmuştur.
Yapıldıktan sonra sevâbı devâm eden hayırlı, iyi işlere, devâmlı hayra sebep olan sadakaya “sadaka-i câriye” denilir.
Bir Müslümân, farz olan zekâtı verdikten sonra, âhırette büyük sevâplara nâil olabilmek, bedeninin sıhhat ve âfiyete, mâl ve evlâdının da berekete kavuşabilmesi için sadaka da vermelidir. Mübârek gün ve gecelerde, bilhâssa Ramazân ayında verilmesi daha iyi olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.