Hayra delâlet eden onu yapan gibidir

A -
A +
 
Doğru yazılmış din kitaplarını, yani Ehl-i sünnet âlimlerinin eserlerini başkalarına vermek, hidâyete sebep olmak gibi sevaptır.
 
Sevgili Peygamberimiz (aleyhis-selâm) buyurmuştur ki:
Hayrın yolunu gösteren, onu işleyen gibidir.” [Ebû Dâvûd, Tirmizî]
Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını başkalarına vermek de, hidâyete sebep olmak gibi sevaptır. Hattâ kitâbı alan, o kitapla amel etmemiş olsa, dalâlette kalsa bile, kitâbı veren niyetine göre onu hidâyete kavuşturmuş gibi sevap alır.
Tabii, cihâd ve emr-i marûf sevaplarına ve bildirilen diğer müjdelere kavuşmak, doğru yazılmış din kitâbını vermekle olur. Müslümân maskeli dîn düşmânlarının, bid’at ehlinin, mezhepsizlerin yazdıkları kitapları verenler, tâm aksine büyük vebâl altına girmiş olurlar.
Hidâyet, doğru yolu gösterme, Allahü teâlânın râzı olduğu yolda bulunma, Cenâb-ı Hakk’ın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine râhatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tâm bir kolaylık ihsân etmesi ve kulun rızâsını kendi kazâ ve kaderine tâbi eylemesi demektir. İhtidânın manâsı da hidâyete erme demektir, yani Müslümân olmak, dîn olarak İslâmiyet'i seçmektir.
Bir kişiyi hidâyete kavuşturmak, Peygamberler dâhil hiç kimsenin elinde değildir. Allahü teâlâ, Peygamber Efendimizi, âlemlere rahmet olarak gönderdiği ve bütün kâinâtı onun için yarattığı hâlde, hidâyete erdirme yetkisini ona da vermemiştir. Hâdî ve Mehdî, yani hidâyet veren yalnız Allahü teâlâdır. İnsanlar ise sadece hidâyete sebep olurlar.
Kur’ân-ı kerimde meâlen buyuruluyor ki:
“Sen, sevdiğini, istediğini hidâyete erdiremezsin. Allahü teâlâ, dilediğine hidâyet verir ve hidâyete girecek olanları en iyi o bilir.” [Kasas, 56]
“Allah, kime hidâyet etmek isterse, onun göğsünü İslâmiyet için genişletir. Dalâlette bırakmak istediğinin göğsünü de, o derece dar ve sıkı bulundurur ki, oraya hakîkatin girebilmesi, sâhibinin göğe çıkması gibi mümkün değildir. Böylece, inanmayanları küfür bataklığında bırakır.” [En’âm, 125]
[Nuh aleyhis-selâm dedi ki:] Ben, size nasîhat etmek istesem bile, Allah dalâlette kalmanızı dilemiş ise, size faydası olmaz.” [Hûd, 34]
Hâşâ, Allahü teâlâ kimseye zulmetmez. Müslümân olmak isteyene mâni olmaz; dileyen Müslümân olabilir.
Hadîs-i şerîflerde de buyuruluyor ki:
“İbâdetlerini ihlâs ile yapanlara müjdeler olsun! Bunlar hidâyet yıldızlarıdırlar.” [Ebû Nuaym]
“İmâmlar [önderler] hâdî ve mehdî oldukları sürece, insanlar dâl ve mudil olsalar da asla helâk olmazlar.” [Hatîb]
[Hâdî=Doğru yolu bulmuş, hidâyete ermiş; hidâyet yolunu gösteren, mürşid, Mehdî=Hidâyete vesîle olan, hidâyete getiren. Dâl=Sapık, Mudil=Saptıran]
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.