"O zatlar her zaman vardır yeter ki aramasını bilelim"

A -
A +

"Onlar hâlleriyle tanınırlar Numancık! Sonra hayatta olmaları da şart değildir..."

Dershane dikdörtgen şeklindeydi. Kubbeli tavan birbirine geçmeli kiremitlerden saç örgüsü şeklinde örülmüştü. Üç duvar, yerden tavana, köşeden köşeye, olduğu gibi el yazması, paha biçilmez, nadide kitaplarla doluydu. Kapı girişinde ise sıra sıra su küpleri diziliydi. Odanın ortasında talebeler; kıdem sırasına göre hilâl şeklinde sıralanmıştı. En sonda Numan oturuyordu. Bazı talebeler ise hâlâ derslerini okuyordu. Belli ki kendilerini eksik hissediyorlardı. Kiminin benzi sararmış, kimi hareketsiz, bazıları yazı yazıyordu. Ceviz masanın arkasındaki şamdanın ışığı deri kapaklı kalın bir kitabın üzerine yansıyordu...
Tebessüm ederek içeri giren hoca efendinin ayak seslerini duyan Numan; o anı bekliyormuşçasına hemen kalktı.
Fadıl Hoca; doğru Numan’ın yanına geldi. Gözü üzerindeydi.
- Nasıl rahat edebildin mi Numancık?
- Elhamdülillah hocam…
- Gözlerin şişçe… Yerini yadırgadın galiba!
- Efendim; çok düşündüm…
- Neyi?
- Yerleri, gökleri, Allahü teâlânın büyüklüğünü… Uykum kaçtı.
- Ya! Tefekkür güzel şey Numan…
- Hocam!
- Söyle Numan!
- Allah sevgisi kalbe nasıl girer?
- Kalbden dünya sevgisi çıkınca, Allahü teâlânın muhabbeti kendiliğinden girer.
- Nasıl efendim?
- Su dolu bir kap düşün…
- !!!
- Mesela; suyu boşaltırsanız ne olur?
- Boş kap olur.
- İyi düşün! Hakikaten boş mu olur?
- Yerine hava girer efendim.
- Yani hem su, hem de hava bir arada bulunamaz değil mi?
- Evet efendim, bulunamaz.
- İşte kalb de böyledir. Orada iki sevgi aynı anda bir arada bulunamaz. Onda ya “dünya muhabbeti, sevgisi” vardır, ya da “Allahü teâlânın sevgisi.” Kalbden dünya muhabbeti çıkarsa, Allah sevgisi kendiliğinden girer. Bu şaşmaz bir kaidedir!
- Peki efendim, kalbden dünya sevgisi nasıl çıkar?
- Kalbinde dünya muhabbeti olmayan bir mübarek zatın sohbetine devam etmekle...
- Öyle zatlar bulmak çok zor! Ya hiç bulamazsak efendim?
- O zatlar her zaman vardır. Yeter ki aramasını bilelim…
- Nerede, nasıl? Alâmetleri var mıdır efendim?
- Onlar hâlleriyle tanınırlar Numancık! Sonra hayatta olmaları da şart değildir. Vefat etmiş olsalar da onları sevmek, kalbden söküp atar dünyaya bağlılığı, dünya muhabbetini.
- Dünyaya hiç bağlanmamak, onun için hiç çalışmamak mümkün mü hocam?
- İnsanların hataya düştüğü yer burası Numancık! Dünya için çalışmak elbette lazım; maişetimizi kazanmamız, insanlara hizmet edebilmemiz için çok çalışmak lazım… Çoluk çocuğunun nafakasını helâlinden kazanmak da Rabbimizin emridir, üzerimize vazifedir, ibadettir! Yanlış olan; dünyanın muhabbetini kalbimize yerleştirmemizdir…
- !!!
- Onları sevebilmek için de tanımak lazım tabii.
- Nasıl tanıyacağız efendim?
- Nasıl yaşadıklarına bakacaksın!
- Kolay olmasa gerek! DEVAMI YARIN

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.