Yemleme faslından sonra etrafındakilere şefkatle baktı

A -
A +
“Ah mübarek efendim! Nereye dönersem hep siz varsınız!” dedi, tefekküre daldı... 
 
Hocasının ismi aklına gelince bir “ah” çekti. Boğazı düğümlendi, yutkundu, cümlenin sonunu getiremedi. Sadece fısıltıyla “Pek özledim…” dedi. 
Halı heybesinden çıkardığı buğdayları, arpaları; ışıl ışıl gözlerle kendine bakan serçelerin, sığırcıkların, güvercinlerin, sağda solda dolaşan gelinciklerin önlerine serpiverdi. Bu masumların karın doyurma yarışını gülen bakışlarla seyretti.
Tabiat, bambaşkaydı, eşsiz güzellikteki bu köşesinde, bu masum hayvanlara şefkatle bakmayanlara şaşıyordu. Masum hayvancıkların doymasını gördükçe keyifleniyor, ruhen hafifliyor, huzurla doluyordu. Buralarda ona karışan, lâf atan, hor ve hakir görenler de yoktu. Derin tefekkür hissiyle kıpır kıpırdı.
Hocası İsmail Fakirullah hazretleriyle bir gün Tefekkür Tepesine doğru yürüyorlardı. Mevzu ölümden açıldı. İbrahim Hakkı gayriihtiyari “Hocam ölümden pek korkuyorum” deyince o da gülmüş; “A öyle mi İbrahim’im? Büyüklerimiz buyururlardı ki ‘korkunun ecele faydası yoktur!’ Demek sen de öyle düşünüyorsun. Bak İbrahim’im: İman nuruyla bakan müminler; mevti yani ölüp âhirete göçmeği, idâm değil, tebdili mekân bilir, kabri; karanlık bir kuyu değil, ebedi hayatın kapısı, dünyayı ise bütün şaşaası, ışıltılı, renkli hayatıyla, âhirete nispeten zifiri karanlık zindan hükmünde bilirler. Elbette zindan hükmünde olan dünyadan, tarifsiz huzur diyarı Cennet bahçelerine, rahata ve saadet diyarına gitmek pek muhabbetle arzulanır. Şu bir hakikattir ki Müslümanın mevti; pek şerefli, pek kıymetli bir seyahattir. İnişli, çıkışlı, koşuşturmalı hayattan; rahata uçmak ve mahlûkatın sıkıntısından, gürültüsünden, patırtısından sıyrılıp Allahü teâlânın huzuruna gitmek, bin can ile arzu edilmez mi? Böyle bir seyahat belki saadetlerin başıdır da kimseler bunu tam anlayamaz. Sıkıntı da burada başlar İbrahim! Talebelerim şunu iyi bilsin ki dünyanın ne demek olduğunu tanımayan, âhirete de tam hazırlanamaz. Âhiretini ziyan etmişlerin vay hâline!..”
Bir defasında da buyurmuşlardı ki: “Hazreti Ali Efendimiz; ‘Cenâb-ı Allah’a duâ ederim, onu bana verirse bir kez, vermezse on kez sevinç duyar hamdeder, şükrederim! Çünkü birinci benim tercihimdi. İkincisi O’nun hakkımdaki hayırlı hükmüdür.”
“Ah mübarek efendim! Nereye dönersem döneyim hep siz varsınız!” dedi, yeniden tefekküre daldı İbrahim…
Yemleme faslından sonra gözleri yüzünde olan güvercinlere, kumrulara, kargalara, serçelere, oradan oraya zıplayan gelinciklere, sincaplara şefkatle baktı onlara laf attı:
- Her nebat, ağaç, renk renk çiçekler, meyveler bir eser gibi görünür mü size de?
- !!!
- Onlara dokunduğunuzda teninizin titrediğini hisseder misiniz?
- !!!
- Aynı topraktan aldıkları suyla ayrı tat ve lezzette meyvelerin husule gelmesindeki sırrı anlamaz mısınız?
- !!! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.