"O, bu devrin, bu yerlerin adamı değil vesselâm!.."

A -
A +
 
 
"Dağlarda ne arıyor? Bir gün 'kurt, kuş yemiş' diye haber duyarsanız şaşmayın!"
 
İnsanların ağzını tutamıyordu ki herkes bir şeyler söylüyordu.
- İbrahim iyice azıttı!
- Akıl almaz işler peşinde.
- Deli desen deli değil, veli desen veli...
- O veli olmasına veli de, bizim onu anlayacağımız kâbiliyetimiz yok!
- Bu devrin, bu yerlerin adamı değil vesselâm!
- Dağlarda ne arıyor? Bir gün “kurt, kuş yemiş” diye haber duyarsanız şaşmayın!
- Yıldızları, ayı, kâinatı okuyormuş. Çok âlim çok... Bizler nereden anlayacağız! Susun da rezil rüsva olmayalım!
- Sizle de bir şey konuşulmuyor ki!
O, hocasının işaret ettiği mertebenin peşinde, halk ise işin dedikodusundaydı.
“Ben niye tenhalarda dolaşıyorum? Belki meczubu bulurum diye, yazmanın sırrını ondan alırım diye! Zamanımızı ayıplıyorsun, ayıp bizdedir, eğer zamanınız ayıplı ise bu hepimizdedir, Hiç kurt kurdun etini yer mi? Fakat bazımız bazımızı açıkça yiyoruz!”
Gıybet maraz gibidir çabuk bulaşır.
Fitnesi o köyden o köye dolaşır.
             ***
İbrahim Hakkı o gün yorgun argın döndüğünde evin sultanı Fatıma Hanım, eline bir zarf tutuşturarak; “İstanbul’dan sana gelmiş bey” dedi. Mektubu alırken Molla İbrahim, meraklı bir sesle:
- İsmail Fehim ile Ahmet Naim ne âlemdeler?
- İyiler bey! Namazlarını kılıp yattılar, uyandırayım mı?
- Yok, bırak uyusunlar.
- Çok sevinçlisiniz bakıyorum.
- Evet İstanbul’a, Dersaadete gitmeye niyet etmiştim. Bir kervan gidiyormuş onlara katılmayı düşünüyorum. Bu mektup da gideceğim yerden. Tesadüf yok, sen tefavuka bak! Kim bilir ne hikmeti var!
- Hayırlısı olsun efendim! Siz nasıl isterseniz, neden memnunsanız öyle olsun! Bizi, çocukları merak etmeyin!
- Bir süre ayrı kalacağız, sakın mahzun olmayasın! Orada işlerimi tamam eyleyip döneceğim. Cehtim, gayretim sizin için, evlatlarımız, milletimiz ve Âli Osman içindir! Keyfim için olmadığını bilirsin!
- Bilmez olur muyum bey! Lakin hasret çekmek de kolay değil! Neylersin ki emir büyük yerden! Yemek getireyim mi?
- Yok! Tokum. Dersaadetin kütüphanelerinde tetkiklerde bulunmam lazım hatunum. Yazacağım kitapların hazırlıklarını noksansız tamamlamalıyım.
- Çok iyi olur! Ben oğullarımla beklerim.
- Mevlâ görelim neyler. Neylerse güzel eyler...
- Hep böyle diyorsunuz!
- Başka söze ne hacet: Mevlâm neylerse güzel eyler hatunum!
- Her şeyin hayırlısı efendim.
- Dostluk iki yürek arasında nehir gibidir Fatıma hatunum. Gittiği yeri de temizler, geldiği yeri de!
Bütün insanlık ölse de onlar sağ kalır.
Su akar, kum kalır, bey göçer otağ kalır.
                 ***
Bütün insanlık hâllerini yaşadı Molla İbrahim Hakkı. Küçük yaşta yetimlik, tek başına hayat mücadelesi, uzun hasretlik dolu gurbetlik, talebelik, müritlik, hocalık, kocalık, babalık... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.