"Aşk olmayınca meşk olmaz!.."

A -
A +
"Hocam bana itimat etti, himmetini esirgemedi, postuna bizi layık gördü."
 
 
İbrahim Hakkı:
-Hocam bana itimat etti, himmetini esirgemedi, postuna bizi layık gördü. “Eserlerini bekliyorum” dedi “meyvelerini bekliyorum” diye de ilâve etti... Yoo yanında kuru bir ağaç gibi duramam! Dursam da utancımdan yanarım, kül olurum ama bir gün mutlaka, bir gün yaşım geçmiş de olsa büyük bir eser yazacağım! İnşallah bekleyeceğim o çağrıyı inşallah.
- Doğan ilk güneşin Fakirullah hazretlerinin kabri üzerine düşmesi hesabınızı konuşuyorlar arkadaşlar. Nereden öğrenmişlerse aynı hesabı yaparak tecrübe ettiler lakin muvaffak olamadılar.
- Yanık kalbi de hesaba katmaları lazımdı oğlum! Aşk olmayınca meşk de olmaz!
- Bize göre değil demek.
- Kendinizin tevazu üzere olmasına çalışın lakin ümitsiz de olmayın oğul!
İçinden ağlamak gelse de, bir çocuğun karşısında bunu yapmak çok zor geliyordu ona. Kulaklarında yankılanan sesi dinledi tekrar tekrar... Kalbindeki büyük değişikliği de hissediyordu. Sanki üzerindeki kara bulutlar kalkıyor, pırıl pırıl bir güneş ufuktan yükseliyor, altın hüzmelerini üzerlerine saçmaya hazırlanıyordu.
İnsan bu; her yazma isteği, herkeste aynı haz ve heyecanda olmuyordu. Ya da; her insan her aklına geleni, herkesin beğenebileceği bir şekilde yazamıyordu. İşte mesele de buradaydı.
Hislerinin kuvveti, kalbin o tarifsiz derinliğini aşamıyor, debelenip duruyordu. Sığ bir kalp tarafından idare edilen hislerin uzak mesafelere hükmü geçemeyeceğini çok iyi bilen İbrahim Hakkı’nın çektiği de aslında buydu. Zira kulakların duyduğu ses çıplak bir ses değildi, kalpte akis bulan ve olanca şiddetiyle yankılanan ve oradan da başka kalplere süzülen sesti. Kalp; yazanın kalemiyle, okuyanın dudakları arasındaki en kısa mesafeydi ona göre...
“Kalk ve yazmaya başla İbrahim! Daha ne bekliyorsun? Kalk ve yaz!”
Rüzgâr, kulaklarına bir huzur sesi ulaştırmış gibiydi. Ne zamandan beridir kapattığı yüzünden ellerini çekip etrafına bakındı. Masa, baştan başa kâğıt doluydu. O şimdi yatağına sığmayan seldi, dolup taşmaya başlayan göldü. Dalgaları, bendler yıkacak deryaydı. Hepsini yazmak, her şeyi yazmak için sabırsızlanıyordu. Aklına ilk gelen şey abdest almak oldu. Sonrası çorap söküntüsü gibiydi. Yazdı yazdı...
Dile düşmeden yola düş
İster hayal gör ister düş.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.