Nene Gelin; söylenmesi gereken her şeyi söyledi

A -
A +
 
 
"Lakini, makini yok Züleyha! Doğru, her zaman doğrudur! Bilmen lazım!.."
 
Asırlardır, evvela Asya’yı, Anadolu’yu hizaya getirerek terbiye eden bu asil millete, yani Osmanlı’ya yakında bütün Avrupalıların birlik olup saldıracaklarını, Balkanlar’dan ve hatta Anadolu’dan atmak ve topyekûn mahvetmek için uğraştıklarını ama muvaffak olamayacaklarını da anlattı. Dedelerinin eski muharebelerde nasıl fedakârlık yaptıklarını, büyüklerinden, akıncı ağabeyinden duyduğu şeyleri oldukça büyüterek, biraz da mübalağalı olarak, uzun uzadıya hikâye etti Nene.
- Bu saçmalıklarını dinlememem lazımdı lakin...
- Lakini, makini yok Züleyha! Doğru, her zaman doğrudur! Bilmen lazım!
- Sen biliyorsun ya yeter! Onun için tabana kuvvet! Hıh ne kahraman!
Nene Gelin; ağzına gelen her şeyi söyledi. Coşkuyla anlattı. O an kardeşinin, babasının, dedesinin akıncı oluşlarından göğsü kabardı, iftihar etti.
Bu hınzırların bir şey yapamayacaklarını ancak kalabalık olduklarında taciz etmesini bildiklerini, sinsi, korkak, zalim olduklarını ve yine de fırsat buldukça kendilerini rahat bırakmayacaklarını söyleyerek bundan sonra tek başlarına dışarı çıkmamalarını tavsiye etti, uzaklaştı...
                 ***
Öfkeyi, siniri yenmek gerek.
Birlikte olup menzile erek...
Sinirli ve öfkeliydi. Hırsla ihramına bürünen Nene, Çeperli Câmi-i şerifinin bulunduğu meydana geldi. Biraz ileride köylüler toplanmıştı. Çocuklar erkekler halka oluşturacak şekilde ortada birini dinliyorlardı. İhramlı kadınlar ikişerli, üçerli gruplar hâlinde duvar diplerinde, kapı önlerinde, bacaların damlarında kalabalığa bakıyor, olup bitenlerden mana çıkarıyorlardı.
Korku dolu gözlerle bir köşeye sıkıştı. Câmi bahçe kapısının yanındaki ağaç kütüğünün üzerine kahverengi esvaplı, kara kaytan bıyıklı, beyaz sarıklı biri çıkmış, “namussuz, alçak, korsan Ermenilerin, Urusların gizli, üstelik sulh yapıp barış anlaşmaları var iken, güya dostlarıyken ve hiçbir sebep yokken haçlı ordusu toplayıp Osmanlı’ya hücum ettiklerini” anlatmaktaydı.
Dönek, yalancı, sahtekâr, kurnaz haçlıların sayılarının ve silahlarının çokluğuna karşılık, kendilerinin de mukaddes davaları, sarsılmaz îmânlarının olduğunu, dün nasıl artlarına bakmadan kaçtıysalar, yarın yine aynı şekilde yüzleri kara, zelil, rezil, rüsva olacaklarını anlatıyor, dinleyenleri coşturuyordu.
Nene, karşısında açık açık anlatılanları, şimdiye kadar olup bitenleri, göçe mecbur edilmelerini, biraz önce kapı komşusunun kızı Züleyha’dan dinlediklerini muhayyilesinde canlandırırken annesi;
- Kız Nene! Nene!
- Hay Allah, dalmışım!
- Arabalar yola hazır kız!
- Biz de hazırız ana!
- Kocan gelmeden yerine geç! Hadi oyalanma!
- Tamam ana!
- Çabuk! Çabuk ol dedim! Allah Allah!
Nene, konuşulanları, gelişmeleri mukayese etmeye çalıştı. Papa'nın bile devrede olduğu büyük bir ittifaktan bahsediliyordu... Osmanlı devleti şarktan, garptan, şimalden, cenuptan muhasara edilmişti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.