Hisler değil, sağduyu hakim olmalı...

A -
A +

Bugün MGK var. Ne demek bu? Görevi, -anayasaya göre- devlet işlerine dair görüşlerini hükümete tavsiye eden bir yüksek kurum, Ankara'da toplanacak. Her ne kadar metinde 'tavsiye' deniyorsa da şartlar onu aştı. Devletin icra koordinatları Millî Güvenlik Kurulunda ele alınıyor. O bir siviller ve askerler hey'eti. Ana hedefleri tayin mekanizması. Bugün bir bakıma nefesler tutulmuş MGK toplantısı bekleniyor. Tabiî ne kadarı dışarı sızar, her şey resmi açıklama çerçevesinde mi kalır bilinmez ama yerin kulağı var. MGK'da görüşülecek işler arasında birkaç madde olabilir. Onlar, şimdiden ikinci planda. Belki esas görüşülecek olan gündemde bile değil. Buna rağmen en önemli mesele 'ulusal güvenlik' kavramı. Hatırlanacağı gibi Mesut Yılmaz, ANAP kongresinde bunu ortaya atmış; başbakansa. tepki vermişti. Son derecede rahatsız olan genelkurmay da o tepkilere rağmen daha sert bir tepki sergilemişti. Bunun üzerine herkes ANAP Genel Başkanının sözünün arkasında durup durmayacağını sorguladı. Bu defa iddiasını sadece Yılmaz'ın kendisi değil, partisinin MKYK'sı da savundu. O günlerde Mesut Yılmaz'a yöneltilen tenkidlerden biri şöyleydi: 'Bunu pekala MGK'da konuşabilirdiniz'. O da MGK üyesi olduğu için böyle bir düşünce doğmuştu.. Hadise oldukça hassas. Yılmaz'a gelince kongrenin kendi mekânları olduğu, binaenaleyh orada her şeyi konuşmakta serbest oldukları mealinde beyanlarda bulundu.. Kısacası, süren bir gerilim yaşanıyor. Manisa ve Akkise problemleri o gerilimin psikolojik yansımalarıdır. İşte MGK geldi. Yılmaz'a 'orada konuşurdun' deniyordu. Fakat asker dinlemeye, Yılmaz konuşmaya hazırken Cumhurbaşkanı ve başbakan buna taraftar değiller. Mesut Yılmaz'ı bölücü olarak düşünmek mümkün mü? Bir iddiası var. "Bu ulusal güvenlik anlayışıyla AB'ye giremeyiz" diyor. Tabii orada bir başka basit gerçek de şu: Midyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak. Avrupa'nın istediği tavizlerin arkası gelir mi? Onlar da öyle sütten çıkmış ak kaşık değiller. Her birinin bakış ve değerlendirmesi ayrı. Problem bir Kürtçe TV kurulması ile biter mi? Üstelik Kürtçülükle başörtüsünü aynı terazide tartmak ne kadar doğru? Elbette asla doğru değil. Her yaş ve sosyal tabaka ile inançtan milyonlarca Türk vatandaşı hanım başını örtmekte. Onları, ideolojik bir tavır içinde görmek çok büyük yanlıştır. Her ne olursa olsun. Ülkenin koalisyon ortağı bir partisinin genel başkanı "vatanımın iyiliği için şunları şunları düşünmekteyim" diyorsa ona söz hakkı vermeli, konuşmasına fırsat tanımalı, varsa karşı tezler de dile getirilmeli. Kamuoyu da bilgilendirilmeli. Gerilim istemiyoruz. Sosyal gerilim ortadayken bir de çatı katında kavga çıkarsa onun sonunun nereye varacağını kimse kestiremez. Manisa ve Akkise herkese ders olmalı. Diyalogdan zarar gelmez. Peki A. Necdet Sezer'le Bülent Ecevit, nadir konularda hemfikir oldukları halde nasıl oluyor da bu defa dayanışma içindeler? Onlar, herhalde böylesine hayati derecede ehemmiyetli bir milli meselenin 'ulusal kimlik kavramı' adı altında MGK zabıtlarına girmesinden yana değiller. Sanki tarafları hissi buluyor, tartışmaya bu nazarla bakıyorlar.. Bugün -elbette- sözler, tavırlar, hatta mimikler hissilikten arınmalı, MGK'dan her yönü ile sağduyunun hakim olduğu dört başı mamur bir karar çıkmalı. Başka Türkiye yok. Siz bakmayın şu sıra yurdu terk edenlere. Başları sıkışınca sığınacakları vatan yine burasıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.