İstanbul, ne vakit adliye sarayına kavuşacak?

A -
A +

Refah seviyesi yükseldikçe adliyelerin işleri azalır. Şu ara adliyenin daha da fazla çalıştığını sanıyoruz. İflastan intihara, boşanmadan cinayete... vak'alar arttığına göre yargı mensuplarının da işleri çoğalmış demektir. Üstelik ağırlaşmış olarak. En büyük yük de İstanbul adliyelerinde. Adalet, mülkün, devlet hayatının temelidir. Devlet hayatının, devamlılığın temeli, adaletin adil bir şekilde tevzii ile mümkün. Bu da layıkıyle yetişmiş hukukçuya bağlı. Buna rağmen yetmez. Hukukçu mükemmel olsa bile adil kararın doğabilmesi için daha başka şartlar da gerekli. Bunlar, zabıta, adli personel, ekipman, meslekle mütenasip bir gelir ve mekândır. Hukukçuların en azından kendilerini yetiştirmek maksadıyla gayret ettiklerini biliyoruz. Son zamanlarda lisan bilen, dünyayı tanıyan hukukçu sayısı da giderek artıyor. Yarın bunlara doktoralılar eklenecektir. O iyi. Diğerleri ise maalesef elverişsiz. Adli kolluk kuvveti hâlâ yok. Adliye personelinin kaçı adalet meslek yüksek okulu mezunu? Adliyeler bütünüyle bilgisayara geçemediler. Mekâna gelince. İşte o bir felaket. Türkiye'nin hukuk yükünü İstanbul, İstanbul'da da Sultanahmet adliyesi çekiyor. Kapısında da "Adliye Sarayı" yazmakta. Savcıların bir çoğu aynı odayı paylaşmaktalar. Bazı hakimler de öyle. Bu insanların şahsi veya mahrem bir iş ve konuşmaları olmaması mümkün değil. Doğru-dürüst bir sekreterya hizmetine bile sahip değiller. Ya duruşma salonları? Onları inşallah yabancılar görmüyordur. Umumiyetle dar koridorların iki tarafına sıkıştırılmış odacıklar. Çarşaf çarşaf dava listeleri. Ve bu dar, izbe koridorlarda saatlerce omuz omuza ayakta sıra bekleyen vatandaşlar. İcra daireleri ise tüyler ürpertici. Diğer adliyeler daha iyi değil. Manzara hemen hepsinde aynı. Anadolu'da üstelik akan adliyeler bile var. Maaşlarının iyileştirildiğini memnuniyetle öğrendik. Temenni ederiz diğer aksayan hususlar da düzeltilir. Kanunlar, kâğıt üzerinde istediği kadar iyi olsun. İnsan, mekân, ekipman şartları yerinde değilse o adliyeden adil kararlar çıkamaz. Aksine her alanda dejenere ve zaaf başlar.. Eğer yine de isabetli kararlar çıkıyorsa bu adliye mensuplarının insan gücünü zorlayan fedekârlıklarının eseridir. Muazzam bir havaalanı kompleksine sahip bir şehrin adliyesi de ona yaraşır olmalı. Havaalanında yolcular, ismen çağrılmıyor. Onun gibi adliyede de elektronik panolarla dava akışı takip edilebilir. Bekleme grupları yapılabilir. Savunmanın yargının bir parçası olduğu unutulmayarak meslek itibarına yakışır çalışma düzenleri kurulabilir. İstanbul şehri, Anadolu ve İstanbul olmak üzere iki adliye sarayına kavuşturulmalı. Kirada adliye, akan adliye, apartmandan bozma adliye veya ömrü bitmiş binalarda adliye olmaz. Onları o ki merkeze toplamalı. Sultanahmet turistik bölge. Artık adliyenin orada ne işi var? Bu mesele çok derin ve sancılı. Devlet olmanın esas unsurlarından biri adil olmaktır. Adil olma lazimesi adil hukukçularla olur. Esasen olay tek başına İstanbul'la da alakalı değil. Topyekun Türk adliyesi kanundan mekâna, a'dan z'ye ciddi sağlıklı yenileşmeye ihtiyacı var. İstanbul dediysek, esasen o bütün Türkiye'dir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.