Ömer Seyfettin Hikâye Yarışması...

A -
A +

Ahmet Kabaklı Hoca'dan geriye kalanlar şunlar. Türk Edebiyatı Vakfı, Türk Edebiyatı dergisi, Türk Edebiyatı tarihi ve "Ömer Seyfettin Hikâye Yarışmaları". Türk Edebiyatı Vakfı'nın başında artık Servet Kabaklı bulunuyor. Bayrağı o taşımakta. Servet Kabaklı, isabetli bir seçimle dergiyi İsa Kocakaplan'a, kitap faaliyetlerini de Cemal Aydın'a emanet etmiş. Türk Edebiyatı Vakfı tam 24 senedir Çarşamba ikindilerinde ilim, kültür, edebiyat, siyaset sohbetlerini devam ettirmekte. Türk Edebiyatı dergisi, daha güzelleşmiş ve daha zenginleşmiş olarak her ay okuyucuların eline bir gül gibi düşüyor. Hocanın baş eseri 5 cildlik Türk Edebiyatı tarihinin yeni baskısı yapılmış. Baskı, Hoca'nın ruhunu şâd edecek kadar harika.... Türk Edebiyatı Vakfı, kitabı, dergisi, sohbetiyle bereketli bir faaliyet içinde. Bunların ne demek olduğunu çeken bilir... Ahmet Kabaklı'nın 1995 yılında başlattığı Ömer Seyfettin Hikâye yarışmasına gelince... Cuma gecesi 8. yapıldı. Bu seneki yarışma, Türk Edebiyatı Vakfı-Kültür Bakanlığı dayanaşmasıyla gerçekleşmiş. Verilen bilgilerden anlıyoruz ki Kültür Bakanı İstemihan Talay, teşebbüse takdire layık büyük alaka göstermiş, hatta ödülleri bizzat tesbit etmiş. Zaten O, kabinenin en iyilerinden. Cuma gecesi AKM'de Ömer Seyfettin Hikâye Yarışmasının ödül töreni vardı. Bu törenle, hocalar ve ustalar huzurunda, onların emek ve tayinleriyle edebiyatımızın 10 yeni hikâyeci kazandığı tescil edildi. Esasında bu sayıyı 10'la sınırlamak doğru değil. Yarışmacı sayısı 420 olduğuna göre elenenlerin arasından da çok iyi hikâyeciler, romanlar çıkabilir. İlk 10'u yakalayan Ekin Atalar, Fatih Ordu, Adem Terzi, Ömer Koca, Ümran Ağca, Emin Ulu, Mehmet Koca, Melika Türkdoğan, Mehmet Erkan Aydın, Taner Kütükçü'nün yarışan hikâyeleri "Zaman Kayması" ismiyle kitap halinde basılmış. Şuna herkes mutlak olarak inanmalı. Her türlü sıkıntımızın altında cehalet yatmaktadır. Cehalet de kalemle, kitapla yenilir. Kalem mum gibidir. Zulmet, kalemle aydınlanır. Yunus Emre'nin dediği işte bu... "Ölen hayvandürür, insanlar ölmez/Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil!" Neticede herkes eseriyle yaşıyor. Kabaklı Hoca da saydığımız eserleriyle. Eser vermek, eser bırakmak, esere sahip çıkmak insanın kalıcı, yaşayan, ölmeyen yanı. Ödül töreni devam ederken, hatıralar bizi alıp 10 yıl, 25 yıl uzaklara taşıyor. O sahne, çok âşina. Orada bir zamanlar Necip Fazıl'a "Sultan'üş Şuara" unvanı verilmişti. Sonra da Ahmet Kabaklı aynı yerde Şeyh'ül Muharririn oldu. Bugünse yarınlara yıldız adayları göğe doğru ağıyor. Toprak gibi oldukça yıldızlaşırlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.