MHP, ne yapmak istiyor?

A -
A +

'AB'ye ilk müracaatımızı yapan DP/Demokrat Parti'dir. Sene 1959. Eğer 1960 Darbesi olmasaydı, Menderes iktidarı, devam edecekti. O takdirde bugün Avrupa Birliği'ndeydik. Malum darbenin görünmeyen zararlarından biri de budur. Milli Görüş hareketi, Erbakan ağzından hep AB'ye tavır koydu. İddiaya göre 'AB' bir Hırıstiyan kulübüydü. Türkleri Hırıstiyanlaştırma planıyla karşı karşıyaydık. Son iki partileri hariç devamlı bu fikrin takipçisi oldular. Çıkmaza düşme sebeplerinden biri bu siyasettir. 1978'de 'AB' Yunanistan'la birlikte Türkiye'yi de ortaklığa davet ederken devrin başbakanı Ecevit, "onlar ortak, biz pazar olacağız" endişesine kapılarak daveti reddetti. O gün Türkiye, davete icabet edip Avrupa'nın ortağı olsaydı sonraki yıllarda bazı badirelere sürüklenmeyecektik. '80 Darbesi yapılmayacaktı. AB mensubu bir ülkede Türkiye'yi 12 Eylül'e götüren anarşi, yaşanmayacaktı. Kürt bölücülüğü ile karşılaşmayacaktık. Kabaca şöyle bir hesap yapılabilir. AB'ye girmemek bize 35 bin insan kaybı ve 200 milyar dolar zarara yol açmıştır. Kazanılamayanlar ayrı. AB, bir tarihte Türkiye'yi davet etmişti. Şimdiyse onun peşinde olan Türkiye'dir. Ülkemiz, üye değil, aday da değil. Aday adayı. Tam üyelik müzakerelerini başlatmak istiyor. Bu maksatla mevzuatını yeniden düzenliyor. Son zamanlarda AB, gündemin en mühim maddesi. Daha da tırmanacak. Şu günler iyi değerlendirilmezse bir fırsatın kaçırılma korkusu var. Her gün toplantılar, açık oturumlar yapılmakta, her gün beyanatlar verilmekte. Elimizi çabuk tutmamız için yapılan ikazlar lüzumsuz sayılamaz. Zamanında Menderes hükumeti, NATO'ya girmeseydi şu gün Rusya'nın bu teşkilata dahil edilmesi şartları kararlaştırılırken Ankara sadece seyirci kalırdı. Şimdiyse birinci dereceden tarafız. Söz hakkımız, veto yetkimiz bulunuyor. Kuzey Atlantık Paktı'na, Kore'ye asker verme fedakârlığıyla kavuştuk. Nimetlerini şimdi topluyoruz Sadece askeri alanda değil sporda bile. Türk Milli Takımı Seul'de kendi seyircisi önünde gibi. İmkânlar, fırsatlar, fedakârlıklarla hatta bazen bile bile bağra taş basarak elde edilebiliyor. Bir gün şöyle bir tehlikeyle karşı karşıya kalabiliriz. Bırakınız Almanya'yı, Fransa'yı, İtalya ve İngiltere'yi... Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Kıbrıs Rumları hatta Azerbaycan AB'de ve milli gelirleri vatandaşımızın 5-10 katlarındayken Türkiye dışarıda kalmış olabilir. O günler dünyasında NATO, AB'nin silahlı gücüdür. Bu kuvvet, komünist Rusya'ya karşı kurulmuştu. Şimdi Rusya aynı teşkilata dahil oluyor. Öyleyse yarınki dünyada NATO'nun kazanacağı fonksiyonu görmek mümkün. O vakit Türkiye, NATO'da zor barınır. Buna kimsenin şüphesi olmasın. Zaten öyle bir dünyada Türkiye, iyice fakir düşmüş bedbaht bir dünyalı kalır. MHP, meselenin tarihi seyrini ve istikbalini nasıl görmüyor? Mukayeseleri nasıl yapamıyor. Şunu da anlamak hayli zor... Devlet Bahçeli, açıklamasını yapmak için neden Çin'i seçti? MHP'den beklenen Çin'e gitmiş bir genelbaşkanın Doğu Türkistan derdine derman olmasıdır. O derde dair hiçbir açıklama yokken AB külliyen reddediliyor. Şartlar bu anlama gelmekte. Keşke uygulanabilir maddeler ileri sürülseydi. Öcalan'ın F tipine naklini istemenin meşru mazeretleri vardır. KADEK'in terör listesine alınma talebi de doğrudur. Ancak uluslararası andlaşmalarla bağlı olduğumuz AİHM karalarını hiçe saymak mümkün değil. Nitekim asker de tavrını netleştirdi. Bu kurum da ömürboyu ağırlaştırılmış, affı mümkün olmayan müebbetten yana olduğunu açıkladı. Yalnız kalmış bir MHP ne yapmak istiyor? Herhalde... Kızgınları, küskünleri, gücenmişleri bu yolla tatmin etmeyi düşünmekte. Kaçan oyları böylece tekrar toparlamak arzusunda. Çıkışın başka türlü izahı çok zor. Bahçeli, şartlarında ısrarcı olursa bir MHP-ANAP sürtüşmesi çıkabilir. O takdirde başbakanın hastalığıyla dağılmayan hükumet bu sebepten dolayı bitebilir. MHP belki de bunu yapmak istiyor. "Prensiplerimizden taviz vermemek uğruna hükümetten çekildik" demek için bunu yapıyor olabilir. Hadise o kadar basit değil. Kayıp büyük, vebal ağır olur. Şayet varsa dövüşerek çekilme stratejisi bu yükü kaldıramaz. Çünkü bir zaman sonra da tarih, 27 Mayıs gibi, Ecevit gibi, Erbakan gibi Bahçeli'yi de yargılar. Türkiye, basit bir Balkan veya Kafkas veya Akdeniz veya Ortadoğu veya Asya ülkesi değil... Bunlarla birlikte Avrupa devleti olmak zorunda. Bize artık bölge devleti olmak bile yetmez. Dünya devleti olma AB'den geçer.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.