SEÇİM İHTİMALLERİ

A -
A +
31 Mart Mahallî Seçimlerinde en rahat görünen il, İstanbul’du. Binali Yıldırım’ın kazanacağına emin bir şekilde bakılmaktaydı.
Ancak; tam bir sürpriz oldu. Bu sürprizin arkasında ihmalden, teşkilatlanmış hilebazlığa dek birçok sebep olduğu her gün biraz daha netleşerek ortaya çıkmakta.
İstanbul kazaları içinde bu kirlenmişliğe maruz kalan yerlerin başında Büyükçekmece geliyor. Onu Maltepe, Kartal, Kadıköy takip etmekte. Belki sayı daha da artabilir. Büyükçekmece’de yapılanlar, âdeta hileyi de aşıp mafya organizasyonuna dönüşmüş. Tutuklamalar bile var. Diğer taraftan vaki itirazlar üzerine iptal edilmiş oyların sayımı devam etmekte...
1 Nisan sabahında YSK başkanı Sadi Güven, Ekrem İmamoğlu’nun, Binali Yıldırım’dan 29 bin oy önde olduğunu açıklamıştı. AK Parti’nin itirazları üzerine daha sonra bu fark, 14 binin altına geriledi. Sayımlar, titizlikle devam ediyor.
Şimdi sorular şunlardır:
Tekrar sayıma rağmen; aradaki fark kapanmayıp da İstanbul’u CHP, İYİ Parti, HDP ve SP’den meydana gelen Millet İttifakı temsilcisi Ekrem İmamoğlu kazanırsa ne olur?
Tekrar sayım üzerine farkı kapatıp rakibini geçen AK Parti ve MHP’den meydana gelen Cumhur İttifakı’nın adayı Binali Yıldırım kazanırsa ne olur?
Hiçbir şey olmaz; olmaması gerekir. Hazmedilmesi, kabullenilmesi beklenir. Ne var ki bir kayıp hâlinde gerçek başka türlü tezahür ederek iki taraf da rahatsız olacağa benziyor: Sn. Yıldırım, mazbatayı aldığında Millet İttifakı, “seçimi bizim adayımız kazanmışken iktidar, yargıya baskı yaparak neticeleri değiştirip kazanılmış hakkı gasbetti!” der. Sn. İmamoğlu, kazandığında ise Cumhur İttifakı, muhtemelen şöyle diyecektir: “CHP eski huyu ile bu seçime de hile karıştırdı. Hileler, FETÖ yardımıyla organize suça dönüştü. Nitekim Büyükçekmece gibi bazı ilçelerde yapılan hileler, net bir biçimde delillere bağlandı, zanlılar tutuklandı. Seçimin galibi Binali Yıldırım’ın hakkı gasbedildi!”
Belki de her iki taraf sözlerini “bu seçimi tanımıyoruz!” cümlesiyle bitireceklerdir. Bu ağır cümle, sancılıdır. Ondan daha tehlikeli olansa sokağın bir şekilde durumdan vazife çıkarmasıdır. Ajanların sokağı kışkırtma tehlikesine karşı her iki tarafın da azami derecede uyanık ve dikkatli olması vatan görevidir...
Kanun, partilere bir de “olağanüstü müracaat yolu” tanımaktadır. Bu safhada önde olan aday, mazbatasını alarak unvanına kavuşup, makamına oturmuştur.
Olağanüstü veya fevkalade müracaat, ceza davalarındaki “iade-i muhakeme”ye benzemektedir. Bulunan yeni delillerle kesinleşmiş hüküm, değişebilir. Hâkim, eldeki delil ve vesikalara göre sanık hakkında bir karar vermiş ve bu karar infaz edilmeye de başlamışken sanık müdafii, mahkemeye “iade-i muhakeme” talebiyle öyle bir vesika sunabilir ki hâkim, yeni dosya münderecatına göre eski kararı değiştirebilir.
“İade-i muhakeme”, yargılamanın yenilenmesi demektir. Kanun koyucu, seçim mevzuatında da taraflara benzer bir imkân tanıyarak olağanüstü müracaat yolunu açmıştır.
Seçimi kaybeden taraf, rakip şahıs yerine oturup belediye başkanı unvanı almış olsa bile sözünü ettiğimiz bu yolla YSK’ya deliller sunup yapılmış seçimin iptaliyle seçimlerin yenilenmesini isteyebilir.
Mevzumuz İstanbul’dur. YSK, İstanbul’a dair böyle bir davayı reddederse artık yapacak bir şey kalmaz. Herkese düşen, kararı kabul etmektir. Mahkeme, şayet, seçimin yenilenmesine karar verirse bu defa karardan 60 gün sonraki ilk pazar günü seçim yenilenir.
Seçim, İstanbul’da yenilenip de Binali Yıldırım kazanırsa AK Parti ve Cumhur İttifakı kan tazeleyerek yoluna devam eder.
Eğer; yenilenen seçime rağmen Ekrem İmamoğlu, kazanırsa Türkiye, yüksek ihtimalle genel seçime gider. İmamoğlu’nun yenilemeye rağmen farklı kazanması hâlindeyse ihtimal de ortadan kalkar TBMM erken seçim kararı alır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.