KİMLERLE UĞRAŞIYORUZ

A -
A +
Son birkaç asırdır hangi devletlerle uğraştıysak bugün de onlarla uğraşmaktayız. Onlardan bazısı, rejim değiştirmiş, isim değiştirmiş fakat Türkiye’ye karşı niyet değişmemiştir. Bir başka ifadeyle bizdeki değişiklikler ve maziyi red ve inkâr onları yollarından çevirmedi.
O kanaatteyiz ki yarım veya bir asır sonra araştırmacılar, günümüzü değerlendirdiklerinde aşağıda sayacaklarımızı, bu asrın en büyük gelişmeleri olarak kaydedeceklerdir. Bunlar, tek başına bir iktidarın muvaffakiyeti değildir. Hakkı yenmiş bir milletin ve haksızlıkların bin türlüsünü yaşamış bir devletin silkinmesi, doğrulması ve ayağa kalkarak etrafındaki duvarları yıkıp hakkını istirdat etme, geri alma hamlesidir.
Şunlardan söz ediyoruz:
Fırat Kalkanı Harekâtı, Zeytin Dalı Harekâtı, Barış Pınarı Harekâtı, Libya devleti ile Akdeniz’de MEB-Münhasır Ekonomik Bölge andlaşması ve askerî yardım andlaşmaları yapmamız, KKTC Geçitkale’ye İHA ve SİHA üslerini kurmamız, Millî Savunma Sanayiîni inşa etmemiz, İstanbul Kanalı…
Bunlar, asla sıradan işler değildir. Bir imparatorluğu kaybedip mendil büyüklüğünde bir vatan parçasına tutunma mecburiyetinde kalışımızın en esaslı sebebi, sanayi inkılabını kaçırmamızdır. Sanayi inkılabını kaçırmak, bize hem bir büyük devleti ve hem de en az iki asrı kaybettirdi. Elektronik devrini ise kaçırmadık. Yirminci asrın son çeyreğinden itibaren sanayideki açığı kapatmaya çalışırken elektronik ve internette en önlerde olmaya başladık. Savunma Sanayiîndeki başarı, bunun semeresidir. Bunların toplam sonucu da yukarıda sıraladığımız zaferler bütünüdür. Bütün bunların en değerli mânâsını, Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan ifade etti. Yapılanları “Sevr’i ters yüz ettik!” diye açıkladı. Bu söz, iftiharla ifade edebiliriz ki bir müjdedir. Sevr, I. Dünya Harbi’nden sonra galip emperyalist devletlerin bize zorla kabul ettirmeye çalıştıkları bir projedir. Projenin maksadı, Türkleri, iç Anadolu’da bugünkü Türkiye’nin üçte biri kadar tutacak küçük bir kara devletine mecbur bırakmaktı. Bu projeyi, Türk milleti, İstiklal Savaşı’nda topyekûn Mehmetçik kesilerek dört yıl süren bir mücadeleyle 1918-1922 arasında yırtıp attı. O tarihte karşımızda olan devletler, bugün yine karşımızdadır. Ya aynen karşımızdalar veya yeni hüviyetler kazanmış olarak. Bunun farkında olmalı. Bir başka hakikatin daha farkında olmalı. O da şudur. Sevr, asla ve kat’a bir muahede, andlaşma, anlaşma veya devletlerarası mutabakat değildir. Bir taslağın, “andlaşma” olabilmesi için devlet reisinin onu imzalaması gerekir. Sultan Mehmed Vahideddin Hân, bütün baskı ve tehditlere rağmen onu imzalamamıştır. Metni imzalamamak, ordumuzun toparlanmasına, milletin topyekûn Mehmetçik kesilmesine fırsat verdi. Sevr projesini yani Türkiye’yi parçalama planını ters yüz etmek demek, Anadolu’yu Türk milletine açık-hava hapishanesi yapma şeytanîliğinden bir gün olsun vazgeçmemiş niyet sahiplerini hüsrana uğratmak, etrafımıza örülen duvarları yıkmak ve uzanmamız gereken yerlere kadar uzanabilme azmimizi ortaya koymak demektir.
Şu tarihî hamleleri yaptıktan sonra İncirlik ve Kürecik’i kapatmanın lafı bile olmaz. Kalması faydamıza ise kalır. Değilse kapatılır.
Hasmımız olanlar asıl korkularını ise şimdilik saklıyorlar. Bu hamleleri yapıp İstanbul Kanalı’nı da gerçekleştiren Türkiye’nin Lozan’ı da masaya yatıracağından ürkmekte olduklarına şüphe yoktur. Hâlbuki O’nu nesiller boyu zafer diye belletmişlerdi. Önümüzdeki 30 yıl içinde aslı görülebilir. Millî şuur, millî duyuş ve millî duruşumuzu kaybetmeden dünya ile yarışırsak bunlar olur. Dün bizimle uğraşanlar, bugün nasıl uğraşıyorlarsa yarın da uğraşırlar. Diyanet, şahsiyet ve milliyetimizde ecdadımız gibi olursak korkmaya gerek yok.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.