​GÜRBÜZ AZAK

A -
A +

2021 Yılı Kültür ve San’at Büyük Ödülleri’nin Edebiyat Dalı’nda hak sahibi Gürbüz Azak oldu.

Bu haber, kasım ayında basında çıkınca Gürbüz ağabeyi aradım, kendisiyle sevincimi paylaştım, memnuniyetine şahid oldum.

Hakikaten sevinmiştim.

Alın teri, göz nuru karşılığını buluyordu.

Geçen hafta içinde de Beştepe Külliyesi’nde Kültür ve San’at Büyük Ödülleri merasimi vardı.

Güzel bir vefa ile taltif edilen diğer değerlerimiz gibi Gürbüz Azak da ödülünü Sn. Cumhurbaşkanı’ndan teslim aldı.

Bir ömrün çileli yorgunlukları hafifletiliyor olmalıydı. Bu manzara, bu kadirşinaslık ile bir kere daha mesrur olduk…

Cumartesi günü öğleden sonra telefonum çaldı:

Gürbüz Azak ağabey arıyordu.

He zamanki gibi kalbinin derinliklerinden gelen içten bir ses ve tane tane kelimelerle selâmını verdi:

-Merhaba Rahîm Bey!

-Merhaba Gürbüz abi! Programı takip ettim; çok sevindim!.. İnşallah asıl mükâfata ahirette kavuşursunuz!

Sözün burasında Gürbüz ağabey bizi şaşırttı…

Sonra daha da şaşırttı…

-Ben bu ödülü Rahîm Er’e borçluyum! Size müteşekkirim!

-Aman estağfirullah Gürbüz abi, olur mu öyle şey?!.

-Hayır, hayır, ben bu ödülü Rahîm Er’e borçluyum! Beni ressamlığa, köşe yazarlığına, yazarlığa Rahîm Er başlattı. Rahîm Er, bana İstanbul’u bağışlayan adamdır!.. Size müteşekkirim.

Hafızamda hatıralarım canlandı:

Şu yazacaklarımı Gürbüz Bey’e de söyledim:

Türkiye Çocuk dergisini çıkarıyorduk. Sene 1981 veya ’82 idi… Bir gün evdeydim. Badana işleri vardı. Usta çalışıyordu. Dergi için çizgi roman hazırlaması maksadıyla Gürbüz Azak’ı aradım. Maksadımı söyleyince "ben ressamlığı bırakalı çok oldu!" dedi.

Buna rağmen geri adım atmadım. 45 dakikalık bir ısrarım netice verdi, Türkiye Çocuk ve nesiller Deli Balta adında eşi-benzeri olmayan bir çizgi romana, bir Osmanlı akıncısına, gözü pek bir Osmanlı yiğidine kavuştular…

Köşe yazısının hikâyesi ise kısaca şöyle:

Deli Balta’nın neşri başladıktan bir zaman sonra Enver Ören Bey’e gittim ve "Gürbüz Azak Bey’e yazı yazdıralım" diye arz ettim. Bundan Gürbüz Bey’in hiçbir şekilde haberi yoktu. Enver Bey de böyle bir talimat vermemişti. Nitekim "bize yazar lazım değil!" diye hiç beklemediğim bir cevap aldım. Ama buradaki ısrarımız da netice verdi. Çocuklar, gençler, hatta yetişkinlerden de öte yaşlılar bile ruhlarına hitap eden Deli Balta’yı sevdiler.

Türkiye gazetesi okuyucuları da dünyaya dürbünle bakmaktan çok hoşlandılar. "Dürbün" Gürbüz Bey’in sütunun adıydı. Bu sütunda çıkanlar, duru, saf, lezzetli bir Türkçe ile nev’i şahsına mahsus deneme yazılarıydı. Orada bu toprakların saklı köşelerinden saklı renkler vardı.

Evet; doğru, bu nazik, bu güzel gülüşlü insanın ısrarımız üzerine yeniden eline fırça almasına sebep, sütun sahibi olmasına vesile olmuş, sonraki senelerde de eserlerine omuz vermiştik…

Ama sözünü ettiği şu "İstanbul’u bağışlama meselesi neydi?"

-Gürbüz abi, hadi diğerleri bir yana ama Rahim Er, size İstanbul’u nasıl bağışladı? Bunu anlayamadım!

-Evet; Rahim Er, İstanbul’u bana bağışladı. İstanbul’dan ayrılacak, memleketime; Denizli’ye dönüp, orada bir memurluk bularak hayatıma devam edecektim…

Konuşmanın devamında hadise açıklığa kavuştu:

Önce kendisi ve sonra da Enver Ağabey’le yaptığımız konuşmalar, tam da bu karar kavşağında gerçekleşmiş. İster-istemez hislenme, içlenme sırası bizdeydi…

-Gürbüz abi; vefanız için teşekkür ederim; çok teşekkür ederim. Vefalı insan, o kadar az ki! Bu söylediklerinizle bizi çok duygulandırdınız. Eğer; biz, o emekleri bir hizmet ve niyet şuuruyla yaptıysak karşılığını görürüz. Ama desinler için olduysa, derler. Allah ömürler versin; inşallah, nisan ayında havalar yumuşadığında Emirgân’da bir öğle yemeyi yiyelim; genişçe uzun uzun sohbet ederiz. Hürmetler ediyorum.

-İnşallah Rahîm Beyciğim!

Eğer;

Bir edebiyat insanı, bir yazar veya başka bir san’atkâr Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü pâyesine kavuşmuş ve birileri de bu imzaya dair bir şeyler biliyorsa, onunla hatıraları varsa bunları kendinde saklayamaz. Saklanması, emanete kıymak olur. Bunun, insanın kendinden söz etmesi gibi zor bir tarafı olsa da onlar toplumla paylaşılmalıdır. Naklettiğimiz hatıraların her biri kitaplık mevzulardır. Buraya bir sütunun müsaadesi nispetinde aldık.

Gürbüz Azak, disiplinli bir kalemdir.

Çok sayıda ve çok mevzuda esere imza atmıştır.

Temiz ve has Türkçe sevdalısıdır.

Ödül hakkıydı…

Geç de olsa geldi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.