PUTİN’E YAKIŞAN!..

A -
A +

Rus uçağının 2015’te Suriye’de düşürülmesine Ankara sahip çıkarken, Vladimir Putin, uçağı, Türkiye Cumhuriyeti’nin değil "paralel devlet yapılanması" ihanetinin düşürdüğünü görmüş ve bu sebeple soğukkanlılığını muhafaza etmişti. Rus devlet başkanı, böyle davranmayıp da öfkeyle hareket etseydi Rusya ve Türkiye bir harbe tutuşur ve ikisi de felakete sürüklenirdi.

Böyle bir olumlu neticede Putin’in payı büyüktür.

Nitekim gerçek belli olunca Sn. Erdoğan, Sn. Putin’e bir mektup yazmış münasebetler hızla iyileşmeye başlamıştı. Şu gün dünyada seviyesi korunarak anlaşan 5 lider varsa bunlardan ikisi Türkiye ve Rusya devlet başkanlarıdır.

Putin, şimdiye dek hemen daima muvazeneli, soğukkanlı ve mes’uliyetli bir devlet adamı intibaı vermişti. Çarlık Rusya’sı ile münasebetlerimizi tarif için "kötü" kelimesi yetmez. Faciaydı. Öyle ki geçmişimizde Rus düşmanlığı, "Moskof" kelimesiyle kandan bir kin hâlini almış ve mezar taşlarına bile kazınmıştır. Bu hâl, Sovyetler Rusya’sında tamir ve tedavi edileceğine azgınlaştı. Stalin adlı kan dökücü diktatör, Kars ve Ardahan’ı istemekle kalmadı, Boğazlar üzerinde de hak kazanmaya kalkıştı. Kızıl diktatörlüğün, 1853-56 Kırım Harbi ve 1877-78 Türk-Rus Harbi ve I. Dünya Harbi sabıkaları katmerlendi. Komünist Kremlin, diğer yandan "dünya ihtilali" ve hürriyet bahşetme aldatmasıyla bütün Garbî Türkistan’ı, Kafkaları, Balkanları ve Baltık Bölgesini işgal etti. Bunların olması, cihan savaşı zelzelesinden güçlükle çıkabilmiş Türkiye için dayanak arayışlarını doğurdu. Böylece NATO’ya dâhil olduk. Nitekim Kızıl Rusya’nın 1956 Macaristan ve 1968 Çekoslovakya kanlı işgalleri Ankara’nın NATO tercihi için gerekçelerdir. O kadar ki SSCB çökmüşken bile Kızıl Ordu, son kalıntılarıyla Azerbaycan’a girdi ve yakıp yıkarak ağır zararlar verdi. 

Soğuk savaş döneminden sonra Türkiye ve Rusya ortak akılla eski düşmanlıkları arkada bırakarak iyi komşuluk münasebetleri geliştirdiler. İki taraf da ülkelerindeki köhnemiş zihniyetleri arkada bırakmaya çalışıyorlardı. 40 yıla yaklaşan bu dostluk süreci, Azerbaycan saldırısıyla da etkilenmedi. Olanlar, bir başka dönemin suçu görüldü. Fakat beri tarafta Moskova’nın emperyalist huyu, Suriye ve Libya’da yine karşımızda oldu. Buna rağmen Ankara, güttüğü ince diplomasiyle bunları masada hâlle baktı. Hatta Kırım işgali bile öyle oldu. Tarihî Türk yurdu Kırım, Stalin rejiminde mahvedilmiş, Kırım Türkleri, en zalim şekilde topraklarından sürülmüşlerdi?(*)

Rus askeri, Putin döneminde Ukrayna’ya saldırdığında Kırım, bu ülkeye bağlı otonom bir idareydi. Buna rağmen Kırım, işgal edildi. Ankara, bu çetin işi de diplomasi yoluyla hâlle uğraşıyor. Suriye, Libya ve Kırım problemleri yaşanırken bile Türkiye ve Rusya ekonomi ve turizm başta olmak üzere çok alanda çok iyiler…

1994 Budapeşte Memorandumu ile Rusya, ABD ve İngiltere, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü taahhüt etmişlerdi. 2014 Minsk Andlaşmasıyla da Dombass çatışması durdurulmuştu. Rusya burada da imza sahibidir. Hâlbuki aynı Rusya, bugün 1994 ve 2014 taahhütlerine aldırmadan Ukrayna’nın doğusundaki Donetsk ve Luhansk’ı müstakil devlet olarak tanımak suretiyle Ukrayna’yı bölmüştür. Ukrayna, doğudan ve kuzeyden işgal tehdidi altındadır. İki bölgedeki 15 bin isyancı ve Beyaz Rusya, Rus ordusunun yanında yer alacaktır. Kremlin, Azak Denizi’nin kuzeyindeki Mehitopol’ü de gasbederek Rostovla Kırım arasında kara irtibatını kurmak suretiyle Kırım’ı tam hazmetme gayesini güdüyor.

İhtilafın özünde şu vardır:

Rusya, Ukrayna’nın NATO’ya girmesini istemiyor. Bu istek anlaşılabilir. Ancak, Ukrayna da sürekli olarak Rus işgal tehdidi altında bunalmış vaziyette. Bu tehdit olmasa belki de isteğinden vazgeçecek. Ancak Batı da Moskova’yı kızdıracak kadar kışkırtmacı bir üslup içinde.

Bu durumda sadece felaket getirecek olan bir harbin önüne geçmek, büyük ölçüde Putin’in soğukkanlılığına bağlı. Aklıselimine bağlı. Devlet adamlığına bağlı… Putin bugün o uçak düşme hadisesindeki Putin değil. Aklıyla değil hırslarıyla hareket ediyor. Böylece yarın kendinden iyilikle bahsedilmesini engelliyor. Putin, eski Rusya’nın yüz karası işgal sayfalarına yenilerini eklememeli, adını lekelememeli. Bunun için de mutlaka Ankara’ya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakemliğine güvenmeli. Türkiye, yangına benzin dökmüyor. Birçok acısına rağmen itidali elden bırakmıyor, hem Kiev’i ve hem de Moskova’yı anlamaya çalışıyor.

Moskova, bu adaletli davranışı barış adına fırsat bilmelidir.

Sn. Putin de biliyor ki Stalin ve yoldaşları lânetle anılmaktalar.

Milyonlara ya gözyaşı veya kan döktüren hiçbir şahsiyet hayrla yâd edilmez.

Savaş mı?

Hayır! Asla!

Siz de böyle demelisiniz Sn. Putin!

Bu gidişat, size hiç yakışmıyor.

Vebali çok ağır olur!..

(*)Cengiz Dağcı, ONLAR DA İNSANDI. Kırım’dan sürgünün yaşanmış romanı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.