DARBELER MÜZESİ

A -
A +

Bir insan, hayatında darbe, muhtıra, hükûmet düşürülmesi… gibi yarım düzineden fazla vak’aya şahid olabilir mi? Normalde olamaz. Başka memleketlerde de zor görülür. Afrika veya Latin Amerika’da da yoktur. Bizdeyse olabiliyor. 27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a kadarki sürede şahsen yarım düzineden fazla darbe, muhtıra, darbe teşebbüsüne şahid olduk.

Memleketimizdeki isyanların başlangıcını Yavuz Sultan Selim Han’ın çadırına ok atılmasından almak mümkündür. Bunun devamında Genç Osman’ın Yedi Kule Zindanlarında vahşice katledilmesi, III. Selim ve IV. Mustafa’nın hayatlarına kıyılması ve daha başka vak’alar vardır…

Biz, bizdeki darbeler geçmişini umumiyetle 30 Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilip ardından 4 Haziran sabahı şehîd edilmesinden başlatırız. Arada Çırağan Vak’ası ve 31 Mart 1909’da Abdülhamid Han’ın hal edilerek Selanik’te mecburi ikamete tâbi tutulması yer alır. Demek oluyor ki:

Tanzimat sonrasından başlasak bile 1876’dan 2015’e kadarki 139 yıl içinde 1 Padişah ve 1 Başvekil hunharca şehid edilmiş, 1 Padişah sürgüne gönderilmiştir. Başbakan Süleyman Demirel, 1971’de istifa ettirildi. Aynı isim, 1980’de de Başbakan’dı. 12 Eylül’de darbeye maruz kaldı. Diğer bazı parti başkanlarıyla birlikte nezarete kondu. 28 Şubat 1997’de Necmettin Erbakan’ın Başbakan, Tansu Çiller’in Başbakan Yardımcısı olduğu Refahyol Hükûmeti, cunta destekli Millî Güvenlik Kurulu bildirisiyle istifa etmek zorunda bırakıldı.

2007’deki e-Muhtıra’dan evvelki bütün darbe teşebbüsleri, yapanların lehine neticelenmiştir. 28 Nisan 2007’den itibarense bütün teşebbüsler bastırıldı. Darbe teşebbüslerinin içinde en çetin olanlarının başında 15 Temmuz gelir. Dış destekliydi ve işgal tehlikesi de yaşanmıştı. Önceki ihanetlerden farklı olarak halka silah sıkılmış 251 şehid ve 1.500 civarında yaralı verilmiştir. Fakat darbe bastırıldı. Hesaplaşma devam etmektedir…

Bütün bu darbelerin failleri dönemlere göre ilave unsurlar kazanmakta, mağdurları değişmektedir. Darbecilerin başında asker içindeki cunta yer almaktadır. Osmanlıda medrese, Cumhuriyette üniversite denen kurum askerden hemen sonra gelir. Buna daha sonra basın eklenmiştir. Onu sermaye takip etti. Ve daima yüzü Batı’ya dönük, niyetleri Batı’ya ayarlı, zihniyetleri yabancılaşmış yarı aydınlar. 15 Temmuz’da kendini “cemaat” gibi gösteren malum ajan örgüt bunların arasına katılmış ve başı çekmişti.

Mağdurlar devirlere göre değişir dedik. Padişah, Başvekil, Bakan şehid olabilir veya mahkûm edilebilir. Ama asıl kaybeden milletimizdir. Milletimizin istikbalidir, kalkınmasıdır, refahıdır. Daha evvelini saymasak bile 19. Asrın başlarından 21. Asrın başlarına kadarki şu iki asırda şu darbeler olmasaydı acaba bugün gelişmiş ülkeler sıralamasında nerede olurduk?

Herhâlde birinciydik.

Beşinci olmazdık.

Darbe ihtirası, kanser illeti gibidir.

2007’den itibaren geriletildi.

2015’te millet darbecileri ayağı altına aldı.

Ne var ki bu, bir dönemin başarısı olarak kalmamalı.

Darbeler bitti, bir daha yapılmaz diye düşünmek hata olur

Her cephesiyle tedbir alıp zararlı virüsü bitirmeli.

Filmler, kitaplar elbette lâzım ama yetmez.

Müzeler insanlığın hâfızasıdır…

Büyük şehirlerimizde "Darbeler Müzesi" açılmalıdır…

Bu teklifi 28 Şubat münasebetiyle yapıyoruz.

Hemen her ünlü dünya şehrinde soykırım müzesi vardır. Bunlar bir maksat için kurulmuştur. Washington, DC’dekini biz de gezmiştik.

Layıkıyla donatılacak Darbeler Müzesi, yetişen nesiller için öğretici olur.

Böylece darbeye karşı zihnî eğitim, küçük yaştan itibaren başlamış olur…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.