ÇAR MI, YOLDAŞ MI?

A -
A +

Bu Putin, o Putin midir?

Hani soğukkanlı, aklı başında ve itidalle hareket eden bir Rusya devlet reisi vardı. Ne oldu, hakkında "sayın" diye konuşup yazdığımız o devlet adamı nereye gitti? Evet, dün de hataları vardı. Kırım işgali gibi bazı icraatları rahatsızlık veriyordu ama neticede bir başka devletin başkanıydı. Buna rağmen umumi değerlendirmede kanaat, bahsettiğimiz üzere seyrediyordu.

Çürük gerekçelerle Ukrayna’ya saldıran Vladimir Putin, hırsı, kini ve öfkesiyle şaşırtmaya devam ediyor. Öyle anlaşılıyor ki Putin, gerçek niyetini saklamış.

O hâlde hakikat şu ki bugün yakıp-yıkan, vurup-öldüren Rus, asırlarca "Moskof Mezalimi" yapmış Rus’tan başkası değildir. Ecdadımız, bu öfke ve zulümden çok çekti. Türkiye’nin Rusya ile olan savaşlar toplamı, 25 yıl yani çeyrek asırdır. Harp etmediğimiz devir, neredeyse yoktur. 1293 yani 1877-78 Türk-Rus Harbi yahut felâketi olmasa, devlet hayatımızdaki en büyük kayıplara uğramazdık, Osmanlı İmparatorluğu yıkılmazdı.

Putin’in Çarlık ve SSCB dönemi topraklarına yayılmak istediği kendi konuşmasına dayanarak dile getirilmekte. İkrarına nazaran öncekiler, Kırım ve Ukrayna bunun hesaplaşmasıymış! Milletlerin mâzi hasretleri anlayışla karşılanabilir. Yeniden büyüme istekleri de makul karşılanabilir. Ama bunlar adaletle mümkündür. Adalet olmadan devlet de büyük devlet de olunmaz. Hazreti Ömer’in söylediği ve sonraki birçok devlet adamı ve mütefekkir tarafından tekrar edilen "Adalet, mülkün temelidir!" sözündeki "mülk" devlet demektir. Adalet, devletin temelidir. Adaleti olmayan devlet, yıkılır. Mazlum kim olursa olsun; zulümden yer-gök titrer. Ölçüsüz ve mesnetsiz bir saldırı içinde olan, Batı’ya kızıp bu kızgınlığı zavallı Ukrayna’dan çıkarmaya çalışan Rusya devlet başkanına gördüğü ham hayaller üzerine şu sorulabilir:

-Siz Çar Putin misiniz, Yoldaş Putin misiniz?

"Adil Putin" olması en temenniye şâyân olanıdır. Lâkin o talihi kaçırdı. Hâlbuki zaman, sadece Hazreti Ömer gibi dâhi bir âdil hükümdara şahit olmamıştır. İslâmiyet’in tebliğinden evvel Nuşî Revan, İslâmiyet tebliğ edildiğinde Habeş necâşisî Ashame de adaletiyle iz bırakmış devlet adamlarıydı. Onlar hep sevildiler. Buna mukabil hep kötülükleriyle hatırlanan Neron, Hülagü, Stalin, Hitler vs. de vardır…

Suriyeli ve Afgan göçmenler gibi şimdi de Ukraynalı bebek, çocuk, kadın, yaşlı sivil nice bin insan, evinden barkından uzakta perperişan soğukta titriyor. Mazlumun ahını alan iflah olmaz. Putin’de bir güç zehirlenmesi ve müthiş bir kibir müşahede olunmakta.

Rusya devlet başkanı, âdeta bütün aklıselim kayıtlarından kurtulmuş olarak Ukrayna’da yakıp yıkmaya devam ediyor. Sanki asıl maksadı NATO ile hesaplaşmak. Müeyyideler O’nu iyice tahrik etti. Bu müeyyidelerin hayata geçmesiyle Rusya, açık hava hapishanesinden farksız olacak. 24 Şubat’tan evvel Batılı başkentler, Putin’e günlerce kırmızı şal gösterip O’nu öfke nöbetlerine soktular. O öfke şimdi daha taşmış vaziyette. Buna rağmen harp hâlâ ortada. Ukrayna, beklenmedik bir biçimde sağlam çıktı. Yarın belki yenilir ama Rusya’ya bu kadar dayanması bile şereftir. Yine de belli olmaz. Bir bakılır ki savaştan Putin değil, Zelenskiy muzaffer çıkmış. O zaman tarih şöyle yazar:

-24 Şubat Rusya-Ukrayna Harbini asık suratlı bir istihbaratçı değil, güler yüzlü bir komedyen kazandı!..

NATO bu çatışmaya girerse adına ne denirse densin yeni bir dünya savaşı çıkmış olur. İnsanlık, bir kere daha felâket yaşar. AB’nin topluca silah yardımı yapması da aynı şey değil midir? Yakındır fakat değildir.

Bir defa daha görülüyor ki tarih tekerrür ediyor.

SSCB döneminde; Kızıl Rusya’da bir dudağı yerde bir dudağı gökte o azâmetli yoldaşlar, aslında çardı. Oradan dönüp dolaşıldı adaletin a’sına bile aldırmayan Rus devlet adamları devrine gelindi. Rusya Federasyonu yahut Yeni Çarlık Rusya’sı veya Yeni Sovyetler, Ukrayna’yı kendi istediği gibi parçalayıp şekillendirirse sıra Orta Asya’ya, Kafkaslara Balkanlara gelir mi?

En azından kimse "gelmez" diyemez.

Onu ancak "Rus ve Çin Muhipleri" söyler…

Henüz vakit bütünüyle geçmemiştir. Putin’in ikna edilmesi dünya sulhüne, barışa ve insanlığa hizmet olur. Şu ân bunu yapabilecek tek merkez Ankara’dır. Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan, birlik ve dayanışma içinde olunması gereken böyle bir zor günde bile nefret dili kullanan birtakım muhaliflere aldırmadan hakem tavrını devam ettirmelidir. Türkiye mevcut yerini koruyarak görüşme, anlaşma ve barış için ağırlığını koymalıdır.

Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde şöyle buyurmaktadır:

-Sulh, hükümlerin en üstünüdür!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.