NİZÂM-I ÂLEM!..

A -
A +

Ukrayna’ya gelen baharın adı ne?

15 Mart 2011’de, ABD ve müttefikleri, bahar getirmek için Suriye’nin kapısını çalmışlardı. Bu olaydan 11 yıl sonraysa Rusya ve müttefiki Belarus, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın kapısını çaldılar. 11 yıl içinde 10 milyon Suriyeli, evinden oldu. Bunların üçte ikisi başka ülkelere gitti. Gidenlerden hayli insan, yolda öldü, suda boğuldu, gayrı insani muameleler gördü. Ukrayna’da da 10 milyon insan, evinden oldu. Onların da üçte ikisi başka devletlere sığındı.

Aynı kaderi paylaşan adı geçen iki ülke karşılaştırılınca arada bazı farklar ortaya çıkmaktadır:

-10 milyon nüfus Suriye’nin yarısı, Ukrayna’nınsa dörtte biridir. Suriye’de iki kişiden, Ukrayna’da dört kişiden biri evinden veya memleketinden olmuştur.

-Suriye’deki iç ve dış göçler, 11 yılda 10 milyonu bulmuşken Ukrayna’da bir ay dolmadan bu sayıya varılmıştır.

-Suriye’de yaşananlar aynı zamanda bir iç harptir. Kapıya dayanan yalancı bahar, iç harbe yol açmıştı. Bu yüzen Suriye’den erkek, kadın, yaşlı, çocuk, herkes ayrılmıştır. Ukrayna’da iç harp yok, birlik vardır. Ukrayna devleti, işgalci Rusya ile çarpışmak için erkeklerin sınır dışına çıkmalarına müsaade etmedi. Bu da millî hisleri pekiştirdi. Rus ordusu, havadan yakıp-yıksa bile karada durmak zorunda kaldı. Az başarı değildir. Zira askerliğin vazgeçilmez kanunudur. "Zafer, piyadenin süngüsünün ucundadır!" Yani zafer, karada kazanılır. Bu itibarla kendi yumruğunu balyoz sanan Rusya, galibiyeti kaçırmıştır. Sulh akdedilmesi, aslında Rusya’nın ve Putin’in itibarını kurtarır.

-Suriyeli mağdurlar, ağırlıklı olarak 5 milyon kişiyle Türkiye başta olmak üzere, Lübnan, Ürdün gibi komşu devletlere sığınmışlardır. Bunun dışında uzak yakın muhtelif ülkelerde mevcutlar. İstisna olarak batıda sadece Almanya 1 milyon Suriyeli mülteci kabul etmiştir.

-Ukraynalı, sığınmacılarsa komşu olan ve olmayan bütün Avrupa ve hatta batılı devletler tarafından bağra basılarak, her türlü mevzuat ve fiilî imkânlar sunularak güler yüzlerle kabul edildiler. 11 yıldır Suriyelilere sınırlarda, denizlerde ve her temas noktasında yaşatılan utandırıcı muamelelere mukabil, olması gereken bu insanî davranışlar, ister istemez bir kıyasa yol açıyor. Avrupa veya AB göz, saç, ten rengi benzerliği gibi sebeplerle din birliğini gerekçe saymıştır. Demek oluyor ki garp âlemi bugün de Haçlı taassubuna bağlıdır. Öyle anlaşılıyor ki adalet, eşitlik… gibi masallar, 1789 Fransız İhtilalinden bu yana aslında bir ihraç malıymış. "Hürriyet, uhuvvet, müsavat"… günümüzdeki yalancı baharların plastik çiçekleridir.

-İsmine ister muhacir, ister göçmen isterse sığınmacı densin… Evinden, yuvasından olup başka memleketlere gitmek zorunda kalan Suriyeliler ve diğerleri gibi Ukraynalıların çok ciddi bir bölümü de geldikleri mecburi vatanda kalacaklardır. Hayat böyle seyrediyor. Bu beşerî gerçeklik zaviyesinden itilip-kakılan, ötekileştirilen Suriyeli, Afgan ve diğer insanlarla Ukraynalıların bir farkı yoktur…

Fark sadece şurada:

Yukarıda da yazdığımız gibi "eli silah tutan" Ukraynalılar, Ukrayna’dan dışarı çıkarılmamıştır. Harp bittiğinde bir kısım erkekler, ailelerinin yanına gidecekleri gibi bir kısım aileler de evlerine dönerler. Fakat, galiba dışarıda kalanlar dönenlerden fazla olur. Bu durum ve daha başka sonuçlar, göçülen ülkede de gidilen ülkede de nüfus yapısından ticarete kadar türlü yeni gelişmelere yol açar…

-Öbür taraftan, harplerin ahlâksız yüzü, Suriyeliler gibi Ukraynalılar için de kendini gösterdi. Çocuk, kadın, organ gibi vahşi ticaretlere karşı Avrupa şehirlerinde polisiye tedbirler alındığını memnuniyetle öğreniyoruz. Ne var ki bu bir buruk memnuniyettir. Suriye ve doğudan gelenler bu korumadan mahrum bırakıldılar. Nice insanlar ziyan oldu. Onlar esmer tenli, kara gözlü, Müslümanlardı…

İnsana "bizden" ve "onlardan" diye farklı muamele yapıldıkça bu harpler, göçler ve gözyaşları bitmez. Suriye, tükendi. Rusya’nın nefesi kesildi. Rusya artık Suriye ile zor uğraşır. Ukrayna mahvoldu. Bölünme tehlikesi geçmiş değil.

Çin, ABD ve AB devletleriyse el ovuşturuyor.

Neymiş?

Yeni dünya düzeni kuruluyormuş.

Bu kaçıncı yeni dünya düzenidir?

Bu kaçıncı yıkım?

Fransız İhtilalinden bu yana her çeyrek asırda bir yeni dünya düzeni kuruluyor.

Aslında ABD, Çin, Rusya, AB herkes kendi düzenini inşa etme peşinde. Şu zulüm ve gözyaşlarının, göçlerin ve felaketlerin sebebi budur.

Öyle ise biz, kendi nizâm-ı âlemimizi kurmalıyız. Adalet bizimle gelir. Geçmiş asırlar da isbat etmektedir ki bizim nizâm-ı âlemimizde, dünya düzenimizde temel unsur adalettir:

-Türk Devletleri Teşkilatı mutlaka hayata ve faaliyet geçmeli.

-İslâm İşbirliği Teşkilatı, bütün zorluğuna rağmen işletilmeli.

-OMT- Osmanlı Milletler Topluluğu kurulmalıdır.

Ankara, yarın, harpten sonra Kiev’den gelecek "konfederasyona gidelim" şeklindeki bir talebe hazır olmalı. Böyle bir cevaba şöyle de karşılık verilebilir:

-Hep beraber veya arzu eden devletlerle OMT’de buluşalım!

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.