YENİDEN YAPILANMA!..

A -
A +
 
 
Makalemizin ismi "yeniden yapılanma". Bunun yerine "temele inme" yahut "köprü" de denebilirdi. Üçü de aynı maksada dönüktür…
Son zamanlarda bâzı resmî ve yarı resmî kuruluşlarımızın ne kadar güçlü ve köklü olduklarını gösterme adına etiketlerinde kuruluş tarihlerini yazdıklarını görüyor ve memnun oluyoruz. Buna göre o müessese 2-3 asırlıktır. Bu iddialar doğrudur. Daha eskileri de var. Kara Kuvvetlerimiz, İstanbul Üniversitesi ve daha birçok müessese sayılabilir. Tabelalarında kuruluş tarihlerini yazan müesseselerden çok azı, eskiden beri bunu yapabiliyordu. Topyekûn sahiplenme şimdilerde ve kendiliğindendir. Bu gelişmeyi bir millî şuur uyanışı saymak mümkündür.
Resmettiğimiz hadiseye "kendi tarihiyle barışma" denebilir.
Bu barışıklık, henüz hukuk sahasına uğramış değil.
Laiklik, Batılı anlamda laiklik olarak değil de en mutedil ifadeyle dine karşı ideolojik mesafe koyma tarzında anlaşılıp uygulandıkça bu barış bugünden yarına gelmeyebilir. Hâlbuki mazimizle hele hukuk geçmişimizle temele inilir, köprüler kurulur ve yeniden yapılanmaya gidilirse bundan gelecek zamanlarımız kazanır.
Berlin Duvarı’nın yıkılması, Demir Perde’nin çökmesi yalnızca Soğuk Savaş denen Doğu-Batı kavgasına mı dairdir yoksa bunu yirminci asrın bütün yanlışlıkları için bir sembol olarak mı görmeli? Bu şekilde mütalaa zorlama olsa bile sadece fayda getirir.
Erken Cumhuriyet’te mazi ile aramıza sert perdelerin çekildiği malumdur. Köprüler atılmış, koca bir medeniyetin upuzun geçmişi yok sayılmıştı. Bedeli ağır oldu. Her on yılda bir darbe yaşandıysa, her darbe bu milleti en az çeyrek asır gerilettiyse bunda köprü yokluğu ve inkârın payı büyüktür. Hatta II. Meşrutiyet’ten, 1908’den bu yana siyaset dili sert, haşin ve yaralayıcıysa bunda da maziyle bağları koparmanın sebepleri etkilidir.
Hukuk Liseleri açılmalı ve Hukuk Fakülteleriyle birlikte müfredat yeniden tanzim edilerek dün-bugün-yarın denklemi çok esaslı şekilde kurulmalı, bu topraklarda bin yıl boyunca tatbik edilen hukuk tefekkür ve uygulaması yeniden keşfedilmelidir. İthal hukuk yükünden kurtulmalı. Ancak bunu yaparken Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselâm- “İlim Çin’de olsa bile alınız” ve “Hikmet mü’minin yitiğidir nerede bulursa alır!” hadislerini unutmamalı. Bir şey sırf yabancı diye iyi olmayacağı gibi aksi de olmaz. Sağlam hukuk temeli üzerinde yükselmeyen hiçbir devlet, bin yıl boyunca varlığını devam ettiremez. Değerlerimize aykırı olmayan metinler kabulümüzdür.
Hukukçuluk, madde ve kanun ezberlemek değildir. Hukuk, bir mantık ve muhakeme ilmidir. Adaletin sembolünün terazi olması, mutlak dürüstlüğe işarettir. Her meslek önemlidir ama hoca, hâkim, hekim bir başka ehemmiyet arz eder. Eksik yetişmeleri hâlinde insanı dininden, canından-hürriyetinden, sağlığından edebilirler.
Bu sebeple sağlam ve muhkem bir hukuk eğitimi şarttır.
Bu da Hukuk Liseleriyle başlar.
Bir Hukuk Lisesi mezunu Mecelleyi, bir Hukuk Fakültesi mezunu Kadı Kararlarını yine aslından okuyabilmelidir. Ayrıca Hukukun edebiyat tarafı da bu lise ve fakültelerde öğretilmelidir. Mecellenin ilk 100 maddesi hukuk âbidesidir. Bu maddeler, Hukuk Lise ve Fakülteleriyle mahkeme duvarlarında yer almalı, hukuk tahsil eden gençler bunun yanı sıra hâkim, yargılama, hakla alakalı âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden ve yerlisi, yabancısıyla bu sahadaki şiir, hiciv, romanları bilmelidir.
Bugün hukuktan mezun olan müstakbel hâkim, savcı ve avukatın hak, hukuk, dâvâ, şahadet ve yargılamayla alakalı bir tek âyet veya hadisi öğrendiğini sanmıyoruz. Olan da kendi gayretiyle öğreniyordur. Keza bırakalım 100 maddeyi mecelleden 10 maddeyi de bileceklerini şüpheyle karşılarız. Ziya Paşa, Dostoyevski, Necip Fazıl, Kafka, Abdurrahim Karakoç’un hukuka, dâvâ ve muhakemeye, dâvânın gecikmesine, kararın yanlışlığına dair neler yazdıklarını kaç hukuk mezunu bilir?
Cumhuriyetin birinci asrını arkada bırakıp ikinci asrına girerken yüzleşme, barış ve yeniden yapılanma şarttır. Bunu kırıp-dökmeden itidalle ve sağlam bir istikbal inşa etme adına yapmalı. Her hukukçu, bu sahada düşünüp fikir imal etmelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.