Çile üstüne çile...

A -
A +
“Ağabeyim, mahcup olmasın diye parayı okul dışında alarak babamı geri göndermiş...”
 
Sıra liseye gelmişti ama ailede çocukları okutacak takat kalmamıştı… Annem yokluğa rağmen “ben çocuklarıma liseyi de bitirteceğim” diyordu ama babam “ben bu çocukları nasıl okutacağım” diye çaresizliğini söylüyordu.
Ama annem pes etmedi. Annem “İnşallah Allah bize yardım eder elbisemi satıp çocuklarımı okutacağım” dedi. Annemin bu sözleri üzerine babam da cesaretlendi. Annem ve babam başladılar lise aramaya Karabey ağabeyim Gümüşhane Öğretmen Okulu parasız yatılı imtihanlarını kazandı. İsmet ağabeyimi ise Şebinkarahisar Lisesine kaydettirdiler. Şebinkarahisar’da İsmet ağabeyimi pansiyona yazdırdılar. Babamlar borç dert pansiyon parasını temin ettiler. Babam Çatalçam’dan yaya olarak üç günlük yol yürüyüp ağabeyimin pansiyon parasını Şebinkarahisar lisesine götürdü.
Babamın elbiseleri eski olduğu için, ağabeyim arkadaşlarına ve öğretmenlerine mahcup olmasın diye parayı okul dışında alarak babamı geri göndermiş.
İsmet ağabeyim Şebinkarahisar Lisesinde, diğer ağabeyim de Gümüşhane Öğretmen Okulunda okurken, babam da İstanbul’da abilerimin ve bizim okul masraflarını ve evin ihtiyaçlarını karşılamak için bir işte çalışıyormuş.
Sömestir tatiline yakın annem de hastalanmış. Sıkıntı bir yandan yoksulluk bir yandan bir de kendi yemeyip çocuklarına yedirmek fedakârlığı bir yandan…
İsmet ağabeyim tatilde annemi İstanbul’a babamın yanına doktora götürdü. Bizleri okutmak bir taraftan ihtiyar dedem ve neneme bakmak bir taraftan hasta olan annemi tedavi ettirmek babamın çilesini daha da artırdı. Çile üstüne çile… Bu sefer hasta olan annemi babam doktor doktor gezdirmeye başladı. Annemin hastalığı her geçen gün artıyordu. Annem İstanbul'da bir süre tedavi gördükten sonra kalp romatizması olduğu için doktorlar “yapacağımız başka bir şey yok” diye taburcu ettiler...
O zaman, evli tek evladı olan ve İstanbul’da babamla beraber çalışan büyük abim, babamla annemi köye gönderdi. Ağabeyim yengemi de İstanbul’a o sene götürmüştü. Annem hastalandığında ben ilkokul üçüncü sınıfta okuyordum. O hasta hâlinde, benim siyah okul önlüğüm yırtılmış görünce annem çok üzüldü. Elleri tutmadığı için önlüğümü ağlaya ağlaya dişleri ile dikmişti… Hiç unutamam o fedakârlığını...
Bir hafta önce köye gelen annem 30 Mart 1966 tarihinde vefat etti. Allahü teâlâ rahmet eylesin mekânı cennet olsun inşallah... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.