Kitaba âşık olunur mu?

A -
A +

 “Aslen Erzurumlu olan arkadaşım, doğma büyüme İstanbulluydu ve Necip Fazıl hayranıydı...”

 

 

Üniversite yıllarımı anlatmaya bugün de devam ediyorum...

Amfide yanıma gelip tanışmak isteyen arkadaşa bir an ne diyeceğimi bilemedim. Arkadaş, bendeki tedirginliği görünce: "Bodrumda seni namaz kılarken gördüm de; ben de, namaz kılmak için inmiştim" deyince rahatladım ve böylece 500 kişilik amfide 1 İstanbullu arkadaşım olmuştu; çok şükür... Ki bu arkadaşlık daha sonra çok hayırlara vesile olmuştur.

Erzurumlu olan bu arkadaşım, doğma büyüme İstanbulluydu. Necip Fazıl hayranıydı. Samimi bir Müslümandı. Babası bir resmî daireden emekli olmuştu. O zamanlar yayınlanan 'Yeni İstiklal' gazetesinde muhasebeye bakıyormuş. Bir gün gazeteye beraber gittik, hem babası ile ve hem de gazetenin sahibi Mehmet Şevket Eygi Bey ile tanışmıştık... Allah rahmet eylesin.

Beyazıt’taki yurtta kalırken, bu arkadaşım bana 5-6 tane cep boy, kırmızı kapaklı 'İman ve İslâm' isminde bir kitap getirdi. "Yeni İstiklal’de çalışan sevdiğim bir abi var, bunları o verdi dağıtmam için. Ben de, sana veriyorum, sen dağıt diye..." dedi. Dediği abi rahmetli Ethem Kırçın’mış. Sonradan öğrendim. Allah rahmet etsin. Ben de aldım dağıttım. Elimde 1 tane kaldı. Kendi kendime: "Bu kitapları dağıttım ama içinde ne yazıyor ben hiç bilmiyorum. Okumadığın kitabı niçin dağıtıyorsun ki? Bunun da vebali var. Gerçi, herkesin bildiği konular ama gene de bir okuyayım” dedim…

Neyse; hiç unutmuyorum; bir kış gecesi, yatağıma oturdum, başladım okumaya. Bir baktım kitap yarı olmuş. Kitap beni o kadar cezbetti ki dolaba koyamadım, yastığımın altına bıraktım ve en tatlı uykularımdan birini uyudum. Ertesi akşam da “Kitap” bitti. Bitti bitmesine de, kitaba âşık olunur mu? İster inanın, ister inanmayın, kitaba âşık oldum işte… Ondan sonra bu kitabı yanımdan ayıramadım ve uzun müddet ceketimin iç cebinde taşıdım... Müellifi Mevlana Hâlid-i Bağdadi "rahmetullahi aleyh" olan bu eseri Işık Kitabevi yayınlamıştı.

2. sınıfın 2. döneminde, liseden sınıf arkadaşımın memuriyeti İstanbul’a çıkmıştı. Fatih-Draman’da bir ev kiralamıştı. Beraber kalmamızı teklif etti. Orada kalmaya başladım. Kirayı tamamen o ödediği için içime sinmiyordu. Benim ise iştirak edecek katkı sunacak kadar param yoktu. Babamdan kalan otobüsümüz satılmış ve sermaye, akrabamız elinde küçüle küçüle artık evi zor geçindirmeye başlamıştı. Annem de ancak bir cep harçlığı gönderebiliyordu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.