“Güçlü bir kadın olduğumu düşünüyordum...”

A -
A +
 “Beni kırmızı koltukta ağırlıyorlar. Benim hiçbir şeyden haberim yok! Şoktayım!”
 
 
24 Şubat 2016 sabahı sağ göğsümün şişmesiyle özel bir hastanenin radyoloğunda buldum kendimi. Karanlık bir odada doktor ultrason cihazını üzerimde soğuk soğuk gezdirirken cümleleri boğazına düğümlenmiş gibi:
“İhmal! İhmal var! Kendine hiç bakmamışsın” diye söylenerek “MR çekmemiz gerek” diyordu. Ben hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi “o fırın gibi yere girmem” diye ağlamaya başlamıştım. Kafamda deli sorular, başka bir hastaneye gitmeliydim.
İlk aradığım arkadaşımdı, iki saat boyunca hastane kafeteryasında telefonda beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Bu zamana kadar hiçbir farkındalık mesajı görmemiş duymamıştım. Sonunda tıp fakültesinde Dr. Hasan Hoca’ya yönlendirildim ve gerekli tetkikler sonrası 8 Mart Dünya Kadınlar gününde herkese karanfiller dağıtılırken bana, meme kanserimin koltukaltı lenflerime sıçradığını 3. evre olduğunu bu sürede nasıl fark etmediğimi söyleniyordu.
40 yaşındaydım. Ağzı kulaklarına varana dek gülen ben şaşkın ve korkmuş hâldeydim.
Satranç antrenörüydüm, mini mini birlerim çalışkan ikilerim vardı. Onlardan nasıl ayrılacaktım?
Okuluma sarılarak veda ettim. Güçlü bir kadın olduğumu düşünüyordum. Şimdi satranç oynama sırası bana gelmişti. Bu imtihanımdı bir piyon hareketiyle başlayıp kanseri mat etmem gerekiyordu Allahın izniyle... Adını bile söylemeye korktuğum kemoterapi günlüğüm:
21 Mart 2016 Randevu saati: 08.30’du. Kırmızı, sarı, yeşil ve krem renkte koltukları olan bir salondayız. Bir hemşire ve iki hasta ile birlikte söylenilen koltuklara oturuyoruz. Beni kırmızı koltukta ağırlıyorlar. Hiçbir şeyden haberim yok! Şoktayım! Soğuk ve sessiz bir odada, hemşire verilecek ilaçların yan etkilerini anlatıyor…
14. gün saçlarınız dökülmeye başlayacak. Bol su tüketmemiz gerekecek vs. şanslıydım her iki kolumum damar yolu da açıktı. Port neden takılmamıştı onu da anlamamıştım. Damar yolu açıldıktan sonra dört saate varan bir süreç başladı. Bu bir ilk ama son olmadığını biliyordum. Zehir diye duyduğum ilaçlar damarlarımda dolaşmaya başlamıştı. Duygularımı çözemiyordum korkuyordum, simsiyahtı her şey, beynimde soru işaretleri dolaşıyordu. Saat geçmek bilmiyordu. Çıt yok kimsede, sadece makinelerin “biiip, biiip” sesleri yankılanıyordu. Ve bitti… Yirmi dakikalık bir mesafede olan evime yürüyerek gidiyordum. Telefonum çaldı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.