Kendim için bir şans diliyordum...

A -
A +
 “Kan hücreleri oluşması için yapılan iğneler bile beni ayağa kaldırmıyordu, yalnızdım”
 
 
Kemoterapi günlüğüme bugün de devam ediyorum... Telefonda eşim ‘kendini nasıl hissediyorsun?” diye sorunca gülerek “turp gibi” olduğumu söylüyordum. Bilmiyorum ki ne olacak, bedenim nasıl bir tepki verecek?
Uzandığım yatağımda 4-5 saat sonrasında mide bulantıları, hâlsizlik yüreğimin yangınına su bile içememek… Zor geçen geceden sonra ertesi gece ve sonraki gecelerde acillerde gözlerimi açmak... İşte o zaman yolun sonunun karanlık acı dolu olacağını anlamıştım. Korkudan gerilmiş her şeye sinirlenir olmuştum. Yeni kan hücreleri oluşması için yapılan iğneler bile beni ayağa kaldırmıyordu. Yalnızdım, kimse yoktu yanımda... Ağlıyordum, hıçkırıklarımı kimse duymuyordu. Çünkü ailem haricinde kimseyle hastalığımı paylaşmamıştım. Bana acımalarını istemiyordum. Günleri sayıyordum. Doktorum, kan değerlerim yüzünden 14 günde bir alacağım ilacı 21 güne çıkarmıştı. Yeni kan ünitelerinin biri gidiyor biri geliyordu. Ne kadar soğuktu, üşüyordum… Saçlarımın ne zaman döküleceğini, her sabah yastığımın üstünde nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı düşünerek, gün sayıyordum… Saçlarıma her dokunduğumda avuçlarım doluyordu… Evin her yanını sarmaya başlamıştı… Hastalığımı anlatamadığım çocuğumun dikkatini çekmişti. “Şampuandan mı acaba?” gibi bahanelerle dikkatini dağıttık ama onun “git saçlarını kestir anne” demesiyle bahanem oluştu. Gözlerimi kapadım ve ağlamaya başladım. Kuaförüm bonemi takana kadar sürdü. Neden kurumazdı bu gözyaşı, neden bitmiyordu… Allaha tevekkülden başka çarem yoktu…
11 Nisan 2016 Saat 10.00... Artık kırmızı koltuğun ne anlama geldiğini biliyordum. Bu sefer çok hastanın olduğu bir salondaydım. Hemşire damar yolu açmaya geldiğinde ağlıyordum. O da bekliyordu. Sakinleştiğimde kırmızı ilacın damarlarıma geçişini izledim. Kırmızı koltukta can veriyordum, geceleri acil odalarında gündüzleri evimdeki yatağımda geçiriyordum. Kollarımda bulunamayan damarlarımın acısıyla kimsenin beni teselli edememesinden şikâyetçiydim. Tam kendime geliyorum derken hastanede kemoterapi sırası beklerken buluyordum kendimi…
4 Mayıs 2016 Saat 10.00... Elimde tespih “Ya şâfî” (şifa ver ya Rabbî) diye oturuyorum koltuğa. Midem bulanıyor, gözlerimi kapatıyorum. Rabbime yalvarıyorum, söz veriyorum kendim için bir şans daha istiyorum. Kendime bu sefer iyi bakacağım. Kalbimde bir huzur, ölümden korkmadığımı hissediyorum... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.