Derdimi denize anlattım!..

A -
A +
“Arabanın kapısını açtım, kendimi koltuğa bırakmak istedim ama ona bile gücüm yoktu...”
 
Kemoterapi günlüğüme bugün de devam ediyorum...
Bahar gelmiş hissettirmeden can erikleri ceplerimi doldurmuş mide bulantılarımı hafifletmeye çalışıyor... Annemin yaptığı semizotunu bazen de patates haşlamalarından yiyebiliyordum. Geceleri buzdolabının kapağını açıp, önünde, ateş basmalarımı dindirebilmek için oturuyordum. Soğuk sular içiyordum ama nafile, yanıyordum… Bir bedel ödüyordum.
25 Mayıs 2016 Saat 10.00: “Allah bize yeter o ne güzel vekildir..." Artık bacaklarım taşımıyor bedenimi, kırmızı koltuğa âdeta yığılıyorum. Elimde bir yelpaze, can dostum gibi beni serinletiyor. Sürekli yatmaktan işe yaramaz biri olmuşum. Gitmek istiyordum. Arabanın kapısını açıp kendimi koltuğa bırakmaya bile gücüm yoktu. Alacak nefesim olduğunu söylüyorlar “çocuğun var, eşini düşün güçlü olmalısın” diyorlardı. 40 yaşındaydım ama yaşadığım hâlden ölüm daha kolay geliyordu. Ruhen ve fiziksel olarak yıprandığımda bir psikiyatrist ve psikoloğun koltuğundaydım. Konuşamıyor sadece ağlıyordum. Sevinçler gibi acılarımı paylaşmamı, sevdiklerimden yardım almamı söylüyorlardı. Bu iyi gelebilirdi. Sosyal medya ile farkındalık mesajlarımı hastaneden paylaşmaya başladım. Bana çiçek göndermelerini istedim. Hemen telefonum çalmaya başladı. Konuşmak, tekrar tekrar anlatmak çok zor… Kısa mesajlarla cevaplamaya çalışıyordum.
“Nasıl oldu?”, “Neden fark etmedin?” vs. sağlığım gitmiş siz neyin derdindesiniz? Algılarım bozulmuş sinir sistemim çökmüştü. Beni anlayan çok az insan vardı. İlk bayram tatilimde Karadeniz sahiline oturdum anlattım derdimi, alıp götürsün denizin dibine… Geriye kıyılara vurmasın, kimselere de rastlamasın.

5 gün çabuk bitmişti. Psikoloğumun tavsiyesi üzerine sevdiklerimden yanımda olmaları için randevu alıyordum. Doğrusu bu… Kimse işini gücünü bırakıp da gelemez… Ama benim için gelenler vardı. Hatta yanımda olmak için sıraya girmişlerdi. Bu beni mutlu ediyordu. Haftalık kemoterapiler başlamıştı. Yeşil koltuklara terfi etmiştim. Bedenim beyaz ilacı sevmemişti. Alerji yapmıştı, ellerim uyuşuyor, nefes alamıyordum, dudaklarım geriye çekiliyordu. Elimi tutan yine yoktu. İçeriye izin vermiyorlardı. Ama olsun, çıktığımda bana gülümseyenler vardı. 2 saat süren bu yolculuk karaciğerimi zorlamıştı. Kortizonlu iğneler ardı ardına yapılıyor, kan değerlerim çok iyi gelmiyor, zaten uzun bir süreç olan tedavi daha da uzuyordu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.