Çocuklara önce sevgi vermeliyiz...

A -
A +
 “Hatırayı okurken hıçkırarak ağlayan anne ve babaya dilim döndüğünce bazı şeyler anlattım...”
 
Öğrencim Yasemin’le ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum. Defterine yazdığı veda mektubu şöyle devam ediyordu:
“Dedeciğim aslında hep senin ölümünden korkuyordum. Sen ölürsen ne yaparım diye kahroluyordum. Sen olmayınca, desteğimin, gücümün yıkılacağını düşünürdüm. Zaten sen ölünce yaşayacağımı sanmıyorum. En fazla ne kadar yaşanır ki? Zaten nasıl olsa hepimiz öleceğiz.
Sevgili arkadaşım Sevim, biliyorum bugün bana çok kızdın. Çünkü senin hareketine karşılık böyle davrandığımı sandın değil mi? Hayır… Kusuruma bakma. Senin sırlarını asla kimse bilmeyecek. Kendimle birlikte mezara götüreceğim onları… Benim en çok zoruma giden bir öğrenci zayıf almaya başlayınca hemen ona şımarık damgasının vurulması, nedeninin araştırılmaması… Hiç kimse bilmiyor ki aslında zayıf alan her öğrenci çok üzülüyordur. Ve öğretmenler öğrencileri niçin notlarıyla değerlendiriyor ki! Bir insanı sevmek için illa onun yüksek not alması mı gerekiyor? Hayır bana sorsalar insanı insan olduğu için sevmek gerek…”
Yasemin’in hayatına son vermeden önce defterine kendi duygularını yazdığı bu satırları okurken kendilerini tutamayıp hıçkırarak ağlayan anne ve babaya dilim döndüğünce bazı şeyler anlatmaya çalıştım...
Öncelikle Yasemin’in şükür ki hastaneye yetiştirilerek ve erken müdahale edilerek ölümden döndüğünü ve henüz hayatta olduğunu belirttim. Henüz iş işten geçmemişti. Ve onu hayata bağlayacak olan da sizlersiniz yine, dedim. Annesine lütfen yuvanıza dönün, dedim. Babasına da “siz de beyefendi bu kötü alışkanlıklarından kesinlikle vazgeçmelisiniz” dedim. Ailede huzur olursa her şey düzeleceğini, çocukların en büyük dertlerinin aile içi anlaşmazlıklar ve anne babanın kendinden başkasını düşünmek istemeyen bencilliği olduğunu anlattım. Daha birçok şeyler söylemeye çalıştım… Ama şu da enteresan ki konuşmalarımı dinleyen anne ve baba yaptıklarının yanlış olduğunu bilecek derecede olgunluk gösterdiler… Samimi anlamda söz verdiler. Gerçekten çocuklarını aslında seviyorlarmış...
Aradan çok zaman geçmedi, Yasemin’den bir de mektup aldım: “Öğretmenim size ne kadar teşekkür etsem azdır. İntiharın çok büyük günah olduğunu sizden öğrendim” diyordu...
Şimdi emekli bir öğretmen olarak o gün anladım ki çocuklara önce Yasemin’in dedesi gibi sevgi verilmeli…
          Güler Aslan-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.