“Garb’da çalşıya mı? Pıtıpıtı vaa mı?”

A -
A +
“Eğer biz açgözlü değilsek ve bunu önleyebiliyorsak bize kurulan tuzaklarda av olmayız...”
 
Öyle hatıralar vardır ki açıklandığında değerinden çok şey kaybeder. Akıllı insan yaşadıklarından ders alan, daha akıllı insan başkalarının yaşadıklarından ders alabilendir...
Karabük’e yakın bir ilçede bir kıza talip olunduğunda damada iki maddelik şart olurmuş eskiden:
“Garb’da çalşıya mı? Pıtıpıtı vaa mı?”
Yani Karabük Demir Çelik Fabrikasında çalışıyor mu? İşe gidip gelebileceği bir motosikleti var mı? Cevap olumlu ise dünürler “evet” diyorlarmış.
Genellikle aile geçimsizlikleri ekonomik sebeplerden kaynaklanıyor. İletişimin akılalmaz kolaylığı sebebiyle gençler de genelde flörtü tercih ediyor ama insanı tanımada maalesef bu da çare olmuyor. Niye? Çünkü kızlar da erkekler de "maskeli" artık!.. Örnekler korkunç düzeyde ve kimse gerçek yüzüyle dolaşmıyor.
Bir iş arkadaşım şunu söylemişti yıllar önce:
“Her gün sakal tıraşı için berbere giderim. Losyon, krem, ak saç taraması yaptırırım...”
Bu arkadaşın ekonomik sıkıntıya düştüğünü, gurur yapıp kimseden borç da isteyemediği için çalışmaya yöneldiğini öğrendim. Daha ileri giderek, tek maaşla geçinemediği gerekçesiyle kendi imajı uğruna kurulu düzenini bozdu ve eşinden ayrıldı. Ne demişler; bedenle özdeşleşmiş hayatlar yüzeyseldir, insani duygu yoktur. Oysa insan yaşlanacak çare var mı? Her gün berberden beyaz tel ayıklatmanın sonu gelir mi?
Başka bir sosyal yara da, tek maaş dertlisi(!) bazı anne babalar ki, gelinleri çalışmadığı gerekçesiyle oğlunu ayrılığa zorluyorlar. Çocuklar perişan oluyor. Bazı alileler de evlilik öncesi gelinin de bir devlet kurumunda çalışmasını şart koşuyor. Yazık, çok yazık… Bu konuda dikkat çekmek isterim. Yakın çevremde çok örneğini görüyorum. Farklı olmaya çabalamak bizi uyumsuz ve doyumsuz yapıyor. Uyumsuz ve doyumsuz iken nasıl mutlu olabiliriz ki? Sefalet kaçınılmaz oluyor...
Arzular bitmez… İhtiras sahibi, asıl sahibi olduklarının farkında olamaz ki işte sefalet budur.
İşte bu yüzden çoğumuz açgözlülerin tuzağına düşüyoruz. Eğer biz açgözlü olmaz ve bunu kontrol edebilirsek bize kurulan tuzaklarda av olmayız.
Bir beyit: “Arzuların ardından koştukça sen,/Mahbubum deyince yalan söylersin!”
Söz uzarsa, maksat laf kalabalığı arasında kaybolur, vesselam...
       Mustafa Ali Mahdum-Sinop
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.