İyi ki ceket sökülmüş...

A -
A +
“O arada, rahmetli babamın otobüsünde muavinlik yapmış bir tanıdık peydahlandı.”
 
Yıllar ne çabuk geçiyor anlamak mümkün değil… 1980'li yılların başlarıydı. Kahramanmaraş'ta bir yandan kendi ticari faaliyetlerimizi, bir yandan da İhlâs'ın hizmetlerini yürütmeye çalışıyorduk... Hizmetlerde kullandığımız bir minibüsümüz vardı.
Bir gün birkaç arkadaşla hizmete gidiyorduk. Kayabaşı Mahalle Çarşısı'ndan geçerken, cadde kenarında yürüyen liseli yaşlarında bir gencin; arabanın sağ arka kapı koluna takılıp kenara düştüğünü sağ dikiz aynasından gördüm. Tabii, arabayı hemen sağa çekip durduk. Allah muhafaza etmiş, gençte ufak tefek sıyrıklar vardı. Sessiz sakin bir delikanlıydı hiç feveran etmiyordu. Lâkin çarşı kahvesinden dışarı fırlayan birkaç kimsenin linçe hazır hâllerini de gördük. Her kafadan bir avaz çıkıyordu. Hep bir ağızdan seslendirdikleri de "sürat yapıyormuşsun" lafı idi. Sanki yanımdaymışlar veya olayı görmüşler gibi...
Biz hem olaya üzülüyor, hem de hak-hukuktan korkuyoruz. Bu bilip bilmeden yangına körükle giden tiplere cevap verecek hâlimiz de kalmamış.
O arada, rahmetli babamın otobüsünde muavinlik yapmış bir tanıdık peydahlandı. Bu kimselerin elinden bizi kurtardı. Sonra, genci aldık evine bıraktık... Annesi hayattaymış, babası vefat etmiş... Gence sordum ‘olay nasıl oldu?’ diye:
"Caddenin kenarında yürüyordum. Nasıl olduğunu anlayamadım. Sizin arabanın kapı kolu benim cekete takıldı. Ceket kol başından söküldü ve böylece sürüklenmekten kurtulup yere yuvarlandığımı gördüm. Sonrasını siz biliyorsunuz."
Mesele anlaşılmıştı. Daha önce minibüsün kapı kolu bozulmuştu. Tamirini yapamamışlardı. Orijinal kapı kolu da bulunamayınca tamirci ev tipi bir kapı kolu takmıştı. Oysa orijinal kolun ucu kasaya doğru kavisli iken ustanın taktığı kapı kolu minibüsün kasasına paralel duruyordu. O cadde de öyle dar ki belediye kaldırım yapamıyordu. E biz de o yıllarda birkaç yıllık şofördük.
Hepsi bir araya gelince oradan yürüyen gencin ceketine kapı kolu takılmıştı…
Genci eve bıraktıktan sonra, benim az kullanılmış birinci sınıf terziye diktirdiğim bir takım elbiseyi de evden getirip gence hediye ettim. Genç sevindi. O zamanın parasıyla yüklü de bir hediye verdim. Annesinin de duasını aldık. Kitaplarımızın hepsini hediye ettik. Helâlleşerek iyi bir şekilde ayrıldık...
Allah cümlemizi görünür görünmez kazadan beladan muhafaza eylesin.
        Said Yolaçan-Araştırmacı Yazar
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.