Emlakçılar bile yazmıyor artık

A -
A +
“Bitmez, kredilerle ancak sahip oldukları iki göz betonun içerisine başlarını soktuklarında mutlu oluyor insanlar.”
 
Çocukluğumun evlerini ve rahmetli anneannemin Üsküdar Doğancılar’daki evinde yaşadığım çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum…
Bir film şeridi gibi geçiyor çocukluğumun evleri gözlerimin önünden… Bir zamanlar annemin de yaptığı gibi, küfeki taşlı (orijinal tortul taş) ve çini benzeri seramik kaplı koridorunda bıkıp usanmadan düşmek aklıma bile gelmeden baldırımın üstünde oturarak kaydığım ev…
Çiçekli saksılar sıralı cumbalı camından boşluğa çocukça duygularla tükürdüğüm, her seferinde orta mangalda savurmadık kül, ağacında koparılmadık meyve, kümesinde kovalanmadık tavuk bırakmadığım ve benim bu hâlimden bunalan aile büyüklerinin ''aman illallah, düşman başına bu çocuk'' yakarışları arasında, bir alay azar işittiğim ev...
Anneannem, annesinin evin tavanlarını ve yerlerini deniz kumuyla ovduğunu, gece uykularında odasının çam ormanı gibi koktuğunu söylerdi gözleri dolarak. Evinde yaşarlarken evleri de onlarla yaşardı kim bilir…
Geniş, güler yüzlü ve ışıklı, yazın aralanan her penceresinden Boğaz esintilerinin girdiği, insana mutluluk ve huzur veren güneşin cömertçe sarmaladığı köşebaşı bir evdi…
Hücrelerime dek sirayet etmiş olan ''Ev'' sevgimin, her daim özlemimin çıkış noktası oymuş anlaşılan... Şimdi emlakçı ilanlarında bile ''ev'' kelimesi neredeyse hiç kullanılmıyor artık. Satılık veya kiralık daire, rezidans ve villa vb. dışında literatüre katkı eden bir emtia yok gibi.
70 metrekarelik bal peteği (!) sığınaklarda, üsttekinin kanepe sürüklemesini, yandakinin burnunu çekmesini dinleyerek geçirilen bir bakıma mahkûmiyetlerin hücrelerinde, ya da site içinde 100 metrekarelik, karşıdaki benzeriyle burun buruna, önü 2 metre enindeki zorlama yeşillikli villalarda geçiştirilen kötünün iyisi hayatlarda tükeniyor vakitler. Tükeniyor bir seferlik ömürler… Ama işte, dönüyor hayatın çarkıfeleği bir şekilde.
Bitmez, ödenmez kredilerle ancak sahip oldukları iki göz betonun içerisine başlarını soktuklarında mutlu oluyor insanlar, ne yapsınlar... “Buna da şükür” diyerek, gülümseyerek varıyorlar evlerine.
''Home sweet home'' (evim güzel evim) yazılı paspaslar koyuyorlar kapı önlerine de…
Hakan Kınay
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.