Herkes şaşkın, bize bakıyordu!

A -
A +
 
“Onlar gitti, ben ise ortada kaldım. Sağa sola bakınırken az ileride bir okulu gördüm...”
 
 
Acemi pazarlamacılığımla ilgili hatıramı anlatmaya bugün de devam ediyorum...
Ben de biraz sıkılarak, utangaç bir yüz ifadesiyle, “Abi ben de ansiklopedi pazarlıyorum” der demez, “Öyle mi? Hangi yayını pazarlıyorsun?” diye sordu. “Rehber Ansiklopedisi” deyince, yaşça benden büyük üç sosyete bayan ve üç sosyete erkek, başladılar kahkaha atmaya… “O ne yahu? Böyle bir ansiklopedi de mi var? Çıkar bir bakalım” dediler.
Ben siyah çantamı dizlerimin üstüne koydum. Yarı mahcup bir ruh hâliyle çantamı açtım. Ansiklopedinin birinci cildini onlara gösterdim.
Bu pazarlamacılar cildi eline aldılar. Alaycı bir tarzda incelediler. Altısı birden otobüsün içinde yüksek sesle kahkaha atmaya başladılar. “Bu ne yahu? Bu saman kâğıdı böyle baskı mı olur?” filan deyip kendi yanlarındaki ansiklopedi cildini gösterdiler. Baktım hakikaten kuşe kâğıda ofset baskı, lüks kapak. Ezildim. Bana birkaç utangaçlık acemilik teri geldi ama çabuk toparlandım. Utangaçlığın yerini iman gayreti aldı. İçime şecaat duygusu doldu…
“Tamam belki kâğıt ve baskı olarak çok güzeldir ama içindeki bilgiler bize uygun bilgi mi?” dedim ve bu anlamda dinî ve millî hassasiyetlerimizi dile getirdim. Bu nihayetinde tercüme eserdi. Bize ne kadar uygun olabilirdi ki? Hepsi bir ağızdan "Elhamdülillah biz de dinimizi tarihimizi de seviyoruz” dedi ama benimle alay etmeyi bıraktılar... 70 km yol bitince kasaba merkezinde indik. Kahvede oturanlar bize şaşkınca bakıyorlardı. Onlar randevulu oldukları yere gitti. Ben sap gibi ortada kaldım. Sağa sola bakınırken az ileride geniş bahçeli bir okulu gördüm. Takım elbiseli kravatlı elimde siyah çantayla okulun bahçesine girdim. Kendi kendime “hademeye yalvarırım beni okula alır öğretmenlere ansiklopedi tanıtırım” diye düşünüyorum.
Okul bahçesinin kocaman demir kapısını açıp bahçeye girdim. Neye uğradığımı şaşırdım.
Aman Allah’ım o da ne? Yaklaşık on beş öğretmen tek sıra, sanki nizamiyeden albayı selamlıyor gibi duruyorlar. En başta uzun boylu beyaz tenli yakışıklı biri hemen elini bana uzattı. “Efendim hoş geldiniz ben okul müdürü Mustafa” diye adını soyadını söyleyip kendini takdim etti. Ben de ciddi bir şekilde “memnun oldum” diyerek hepsiyle tokalaştım. Başıma geleceklerden habersiz içimden “şu işe bak okul müdürü ve öğretmenler beni kapıda karşılıyor. İnsanlık ölmemiş” dedim... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.