Ortak değer olarak “vatan” kavramı -1-

A -
A +
Tanzimat Fermanı öncesine kadar Osmanlı Devleti'nin bir devlet anlayışı vardır. Buna İbni Haldun’un söylemiyle “devlet asabiyesi” denilmektedir.
“Asabiye” lügat anlamıyla öfke, sinirlilik hâli demektir. Konuyla ilgili ıstılah anlamı ise hassasiyet, olmazsa olmaz, kırmızı çizgi veya “ortak değer” demektir.
Zaten İbn-i Haldun’a göre hiçbir toplum, bu anlamdaki asabiyesini oluşturmadan devlet kuramaz. Bırakın kurmayı, kurulu olsa bile asabiyesi olmadan hayatiyetini sürdüremez. Bu manada asabiyesi oluşmamış veya yok edilmiş toplumlar en ufak bir zorlama karşısında dağılmaya mahkûm olmuşlardır. Dolayısıyla asabiye ruhu, devlet kurulurken çok önemli olduğu gibi devletin devamlılığı için de bir o kadar önemlidir.
Diğer bir bakış açısıyla devletin sürekliliği, bu anlamda asabiyesinin sürekliliğine bağlıdır. Ve bu gerçek ne kadar “gerçek” ise bir o kadar başka bir “gerçek” daha vardır. Bu durum tıpkı insanın kendine ne kadar iyi bakarsa baksın, ne kadar iyi beslenirse beslensin, yaşlanmasının kaçınılmaz olduğu gerçeği gibidir.
Devletlerin asabiyeye olan bağlılıkları da zaman içerisinde iç ve dış etkenler sebebiyle canlılığını ve dinamizmini kaybetmeye mahkûmdur. Buna hiçbir güç engel olamaz. Yüzyıllar boyunca dünyaya hükmetmiş nice medeniyetlerin bugün yerinde yeller esiyor olması hepsi bu mecburiyete boyun eğmek zorunda kaldıklarındandır.
Konumuza dönecek olursak, Tanzimat öncesine kadar Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Tanzimat’a kadar da süregiden asabiyesi nedir?
Osmanlı devletinde “Müslüman” olarak tanımlanan unsur devletin asli unsuruydu. Gayrimüslim de “zımmî” unsurdur. Yani onlar devletin zimmetindedir. İşte Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti esasında bu asabiyeden vazgeçildiğini devlet olarak ilan etmiştir.
Niye?
O zaman da ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda bunalmış bir devlet vardı. Batının sanayileşmesini kaçırdığını fark etmiş, yıkılmamak için yenileşmelere gitmek isteyen, ayakta kalmanın gerektirdiği kuralları alıp özümsemeden, sorgulamaya fırsat kalmadan kendi devletinde uygulamak isteyen bir devlet vardı.
 
 
ŞİİR
 
              Ne fayda?
 
Helâl-haram demez toplarsın malı,
Yüz bin olsa dersin, milyon olmalı.
Gözün aç bu dünya şüphesiz fâni,
Karun kadar malın olsa ne fayda.
 
Dünya benim diye göğsünü germe.
Dünya kadar malın olsa ne fayda
Söyleyen dillerin söylemez olur,
Bülbül gibi dilin olsa ne fayda.
 
Bir gün olur götürürler evinden,
Kurtuluş yok şu ecelin elinden,
Allah adı hiç düşmesin dilinden.
Bin yıl kadar ömrün olsa ne fayda.
 
Kul Himmet Üstadım gelse otursa
Hakkın kelâmını bile getirse
Dünya benim deyip zapta geçirse
Karun kadar malın olsa ne fayda.
 
           İbrahim Narman-Çanakkale
 
 
FAYDALI BİLGİLER
 
MEHMETÇİK: Türk askerine verilen unvandır. Türk askerlerinin isimleri arasında en çok “Mehmed” ismi yer almaktadır. Peygamber efendimize (sallallahü aleyhi ve sellem) verilen ve sâdece O’na lâyık olan “çok meth olunmuş, tekrar tekrar övülmüş” manasına gelen “Muhammed” ismine hürmeten Türkler, bu isim yerine “Mehmed” ismini kullanagelmişlerdir. Hem kahramanlığı ve mücahit oluşu manalarıyla, hem de isim yönünden en çok Mehmed adıyla temsil edildiğinden Türk askerine de “Mehmetçik” denilmektedir. Böylece “Peygamber ocağı” denen ordu veya fertleri yine Peygamberimizin ismi ile anılmaktadır. Bu durum sâdece Türk milletine mahsustur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.