Göz hakkı nedir bilir misiniz?

A -
A +
Müstakil evlerde yaşadığımız için ağaç ve bahçe gibi şeylerin üzerine pek düşmüyoruz. Meyvenin tazesini, sebzenin iyisini elimizle seçip kopardığımızdan bunlar üzerine kafa yormak pek bize göre değil. Apartmanlarda ortak kullanım alanındaki iki ağaca gözü gibi bakanların hassasiyeti yok bizde. Yani bende yok.
Yüzlerce ağacı olup, bir tane meyvesini yoldan geçen çocuklara toplattırmayan, gözünü para ve toprak bürümüş hasisler, cimriler var çevremizde. O ağaçlara binlerce lira harcayıp masrafın kralını yapan, söz konusu küçücük bir elma veya eriği vermeye kıyamayan pintiler, ağaç dibi çapalarken bütün sevapları oraya gömüyor!..
Dün gibi hatırlarım. Uzun yıllar önce yaz kursu için camiye giderken yol üzerinde dalları dışarı taşmış erik ağacı vardı. Ağaç sahibi nöbetçi amir gibi dalları dikizlerdi. Onun huyunu bilmeyen ve yaklaşan çocuklara öyle bir saldırırdı ki hem nasıl saldırmak. Cephede düşman kovalayan öncü birlik bunun yanında levazım bölüğü gibi kalırdı. Elleri titrerdi. İçinden bir tane alıp yiyemezdi. Pintiliğinin adını "dal kırıyorlar" koymuştu.
Gün geldi çattı ne ağaç kaldı ne de sözde sahibi. Azıcık merhametli olmak gerekiyor. Hele hele konu çocuklar ve meyve olunca daha dikkatli davranmak lâzım. Öyle karga gibi göz oymanın, kurkuk (kuluçka tavuğu) gibi gagalayıp cimri uçuşlar yapmanın kimseye faydası olmaz. Kendi rezilliğini öteki taraftan izlersin.
Akıllı bir insan ayağına gelen, sevap işleme fırsatını tepmez. Yanına çocuk yaklaştığında hemen bir iyilik yapar. Binbir türlü beladan da kendini korur. Ağaçlar ve yemişler bizler için yaratılmıştır. Dünyalık heveslerle onları sarıp bir avuç meyveye imrenerek baktıranın, iki yakası bir araya gelmez dostlar.
Bizler merhametli bir toplumuz. Cesaretimiz ve merhametimiz dillere destan. Kimse kıskandığı mallarını sırtına alıp ahirete götüremeyecektir. Koca bir ağacın üzerindeki yüzlerce erikten iki üç tane çürük çıkabildiği gibi aramızdan da cimriliğiyle ün yapmış birkaç kişi çıkabiliyor. Yılandan kıl kırpmaya, sinekten yağ çıkarmaya çalışmak insanın tabiatına yakışmaz.
                Sinan Korkmaz-Düzce
 
 
 
ŞİİR
 
             Heyhat
 
Heyhat!
Gülüşler eğreti,
Zülüfler sefil ve soğuk.
Kulağını çekmek lazım sessiz cümlelerin,
Edalı bakışlar buğulu ve kalın çizgili
Tepeden tırnağa kırık gençlik takıları.
Heyhat!
Ömrün beli büküldü
Pamuktanmış ipi.
Serdeki kavakların rüzgârı sükût
Eğreti düşler peşinde,
Hayat hayal, dünya masal...
Heyhat!
İblis gafil avındayken,
Hayat gülistan ömür bülbül.
Fani hayata amade ruhlar,
Ahiretten bîhaber
Hesap çetin, hesap çetin...
Heyhat!
Pişmanlıklar sayısız...
Günahlar el açtı,
Dilenir af kapısında.
Merhamet, bağış bekler,
Tek ayak kuytudayken…
           Sevgi Korkusuz
 
 
UNUTULMAZ ESERLER
 
LÂLELİ CÂMİİ: Sultan Üçüncü Mustafa Han (1757-1774) zamanında yapılan, sanat değeri büyük bir câmidir. 1759 yılında başlanılmış 1763 yılında bitirilmiştir. Merkezî kubbe sekiz sütuna dayalı kemerler üstünde olup, altı yarım kubbe ile çevrilidir. Câminin iç duvarı somaki mermerlerle kaplıdır. Yapım tarzı ve konuluş şekliyle ayrı bir özelliği olan 105 penceresi vardır. Hünkâr mahfili sol taraftadır. İç avlusunda kemerler, esas yapıda olduğu gibi kendini gösterir. Burada, 16 sütuna dayalı 18 kubbe bulunur. Ortada sekiz sütunlu şadırvan vardır. Tek şerefeli zarif iki minareden sağdaki, câmi ile beraber, diğeri altı sene sonra yaptırılmıştır. 1765 depreminde zarar gören cami, 1783’te tamir edildi. Bundan sonraki seneler de tamirat görmüş ve 1958 yol yapımı zamanında cümle kapısı geriye doğru çekilmiştir. Câminin etrafında imaret, sebil, türbe, muvakkithane, han, hamam ve dükkânlar vardı. Câmiyi yaptıran Sultan Üçüncü Mustafa Han'ın türbesi, güney yöndeki dış kapı yanındadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.