Müminin mal ile imtihanı...

A -
A +
Bize Allahü teâlâyı sevmek emredilmiştir. Her Müslüman Allah’ı sevdiğini söyler. Acaba bu sevgisinde gerçekten samimi midir insan? Mal da insanın sevdiği şeylerden biridir.
İşte Allahü teâlâ insanı malıyla denemektedir. Yani:
“Eğer sözünde samimi isen çok sevdiğin parandan ve malından kırkta birini benim rızam için feda eyle. Bakalım beni gerçekten seviyor musun?”
Bu ilahi mesajı gerçek anlamda anlayanlar olmuş mudur?
Elbette… Birincisi Sıddıklardır.
Onlar her şeyini feda etmiştir Allah’ın hatırı için…
Nitekim Hazreti Ebu Bekir “radıyallahüanh” bütün malını bağışladığında, Sevgili Peygamberimiz sordular:
-Evdekilere ne bıraktın?
-Allah ve Resulünü bıraktım...
Hazreti Ömer “radıyallahü anh” da malının yarısını verdi. Ona da sordular:
-Evdekilere ne bıraktın?
-Yarısını bıraktım yâ Resulallah.
Sevgili Peygamberimiz buyurdular ki:
-Aranızdaki fark sözleriniz arasındaki fark gibidir.
Hazreti Ömer ne kadar az vermiştir değil mi Hazreti Ebu Bekir’e göre…
Siz verebilir misiniz malınızın yarısını değil onda birini…
O Hazret-i Ömer ki adalet güneşidir. Ama Hazret-i Ebu Bekri Sıddık’ın derecesi de işte böyledir.
İkincisi salihlerdir. Bunlar da Allah’ın sevgili kullarıdır. Bu kimseler mallarına güvenmemişlerdir.
Saklamamışlardır. Aksine fakirlerin ihtiyaçlarını görmeye hayır işlemeye yönelmişlerdir. Vakıflar kurmuşlardır bu uğurda… Zekât miktarı ile kalmayıp çevresindeki fakir fukarayı âdeta ev halkından gibi saymışlardır. Günümüzde metropollerdeki dilencilerin burada tarif edilen fakirlik ile alakası yoktur.
O kimseler dilencilik işini meslek hâline getirmiş kimselerdir. Muhtaç olduklarından değil sistemi istismar ettiklerinden her gelen geçene el açarlar.
Diğerleri de dinin emrini yerine getiren Müslümanlardır. Bu kimseler farz emri yerine getirirler. Bu emri severek, beğenerek ve vaktinde yerine getirirler. Bugün için böyle kimseler bile çok az hatta yok gibidir. Malını vermemek için dindeki cevaz noktalarını araştırıp zekât vermeden zekât borcundan kurtulmanın peşinde olan kimseler vardır. Allah onlara da cömertlik ihsan eylesin.
             Sadullah Aşkın-Samsun
 
 
 
ŞİİR
 
          Muazzez Anne
 
Dışarıda yağmur, kalbimizde rüzgâr!
Özleyeceğiz Sizleri dünyalar kadar.
Yüreğimiz yanar, gözlerimiz ağlar,
İçimizde sadece sizlerin hasreti var!
 
Yine ayrılık düştü yüreklere,
Büyük bir hicranla yandık!
Oysa Ahirette bayram var,
Bizler boynu bükük kaldık!
 
Bir yıldız daha kaydı,
Bu fâni dünyadan,
Yâ ilâhî, uyandır bizleri de,
Sonu olmayan bu rüyadan.
 
Feyz-i Mübareklerden aldınız,
O Işık’la bizlere nur saldınız.
Valideniz oldu Hanımannemiz,
Sizlerle aydınlandı karanlık kalplerimiz.
 
Bir niyazım var Rabbime!
Açılan bu elleri döndürme geriye
Kavuştur bizleri Büyüklerimize
Ebedî olsun vuslatımız ahirette...
 
    Müberra Önder-Kahramanmaraş
 
 
UNUTULMAZ ÜLKELER
 
AÇE: Hint Okyanusu’nun doğusundaki Sumatra Adasının kuzey kısmında, Cihan Şah'ın liderliğinde kurulan bir İslam devleti. Açe Devleti'nin bulunduğu Sumatra Adası, eskiden beri ticaretle uğraşanların uğrak yeri idi. Açeliler Hintli bir prens tarafından idare edilirlerdi. Miladi 12. asrın ortasında Açe’de İslamiyet yayılmaya başladı. Şah Cihan’ın 1205’te Açe Sultanı olmasından sonra ise Açeliler, gruplar hâlinde Müslüman oldular. 1876-1877 Osmanlı-Rus Harbinde (93 Harbi) yenilen Osmanlı Devleti’nin eski gücünü kaybetmesinden cesaret alan Hollandalılar, 1877-1881 yılları arasında Açe’yi tamamen işgal ettiler ve binlerce Müslümanı şehit ettiler. Buna rağmen Hollandalılar, hiçbir zaman Açelilere tam anlamıyla hakimiyetlerini kabul ettiremediler. Bugün Endonezya Cumhuriyetinin bir parçası durumundadır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.