Dünya beşten büyük mü?

A -
A +
Dünyada barışın teminatı olduğu iddiasıyla kurulan BM (Birleşmiş Milletler Teşkilatı), “adalet-güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği” uluslararası bütün ülkelerde sağlamak maksadıyla 1945 yılında kuruldu. Ancak dünyanın geleceği, BM’de veto yetkisine sahip Güvenlik Konseyi Daimî Temsilcisi olan beş ülke; ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya’nın iki dudağı arasındadır. Bugüne kadar çeşitli coğrafyalarda sayısız işgal, katliam ve soykırımlar yapıldı. Bu adalet ve demokrasi âşığı(!) devletler hangisine “dur!” dedi?
Bu üyeler, bir taraftan insan haklarını ihlal ettikleri gerekçesiyle bazı ülkeleri cezalandırıyor. Bir taraftan da milyonlarca sivilin hayatlarını yitirdiği, milyonlarcasının evini-yurdunu terk ettiği anlaşmalara imza atmaya devam ediyor. Kendi politikalarını gerçekleştirmek ve silah satmak için, dil, din, mezhep çatışmalarını körükleyip, ardından bu bölgelere milyon dolarlık silah satıyorlar.
İnsanlık tarihinin en vahşi uygulamalarına bir bakın, bir araştırın. Vietnam’dan, Afganistan’a, Irak’tan, Suriye’ye… Savaşların altında hep ABD’nin imzası var. Bu coğrafyalarda milyonlarca insan öldü. Hangisine huzur ve emniyet geldi? Hiç kimse buna “dur!” diyebildi mi?
Diğer taraftan, Çarlık döneminin başlattığı katliam ve soykırımı, Sovyet döneminde de sürdüren Rusya; hâkimiyeti altındaki coğrafyalarda yaşayan milyonlarca insanı bilhassa Türkleri yurtlarından çıkarıp sürgüne maruz bıraktı. On binlercesi ya bozkır steplerinde ya da yollarda öldü. Kırım’dan, Çeçenistan’a, Ahıska’dan, Türk dünyasına kadar milyonlarcası yok edildi.
Fransa ve İngiltere; Asya ve Afrika kıtalarını işgal ederek bütün kaynaklara el koyarak bir sömürge imparatorluğuna dönüştüler. Bugün de hâlâ, emperyalist politikalarla bu bölgeleri kontrol altında tutmaya çalışıyorlar.
Çin; yer altı kaynakları bakımından dünyanın en zengin iki bölgesi, Doğu Türkistan ve Tibet’e akıl almaz asimilasyon politikası uygulayıp, soykırıma uğratmaya devam ediyor.
Türkiye; nerede bir garip, mağdur ve gözü yaşlı kimse varsa ona el uzatıp yardımına koşuyor. “Dünya beşten büyük” deyip haykırmakta, mazlumların sesi olmaya çalışmaktadır.
Bunu hazmedemeyen şer güçler içimizdeki kuklaları maşa gibi kullanıp bizi bölmek, parçalamak istemektedir. Bu oyunu ne zaman görüp çelikten bir yumruk olacağız? Nitekim sevgili Peygamberimiz “Birlikte rahmet, ayrılıkta azâb-ı ilâhi vardır” buyurmamış mı?
            Mehmet Can
 
 
ŞİİR
 
     YA İSTİKLAL YA ÖLÜM
 
Kalubeladan beri sürer davamız
Hak yoluna akar daim kanımız
Vatan millettir bizim sevdamız
Hakkımızdır ya istiklal ya ölüm
 
Düşman sarsa da dört bir yanım
Vatana kurbandır şu aciz canım
Can vererek korumuş hep ecdadım
Hakkımızdır ya istiklal ya ölüm
 
Korkmayız asla Allahtan başka
Boynumuz incedir bizim vatana
Akacaksa aksın kanım toprağa
Hakkımızdır ya istiklal ya ölüm
 
Yüce dağı taşı aşar gideriz
Düşman görünce biz başın ezeriz
Allah’tan başka biz boyun eğmeyiz
Hakkımızdır ya istiklal ya ölüm
 
Ecdattan emanet bu vatan bize
Nasıl veririz biz düşman eline
Yarın davacı sor olmaz mı bizle
Hakkımızdır ya istiklal ya ölüm
 
                Muzaffer Özdemir
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
ULAK: Haber götüren, haberci anlamında kullanılan ulak kelimesinin sözlük anlamı: “ulaştırıcı” demektir. Bütün devletlerde haberlerin ulaştırılması için genel ve özel bazı usuller yöntemler uygulanmıştır. Halife hazret-i Ömer zamanında İslâm memleketlerinin sınırı Suriye, Mısır ve İran’a kadar genişledi. Hükûmet merkezinin emirlerini buradaki valilere ulaklarla göndermek yöntemi başlattı. Vazifeli ulaklara beytülmalden, yâni devlet hazinesinden develer verilir, geçecekleri yerlerin vali ve kumandanlarına bunlara yardım etmeleri emredilirdi. Bu usul Emevî ve Abbasîler zamanında da devam etti. Osmanlı Devleti'nin geniş topraklarında da, haberleşmeyi sağlamak için ulak teşkilâtı kurulmuştu. Padişah fermanlarının ve salahiyetli şahısların haberlerinin ilgili yerlere ulaşabilmesi için belli yerlerde haberleşme merkezleri vardı. Burada at ve haberciler bulunurdu. Bunlar Reisülküttaba bağlı olurlardı ve Bostancı Ocağında yetiştirilirdi. Ulakların yolları üzerinde bulunan köyler ve kasabalardaki halk, bunlara yardım etmekle görevliydiler. Buna karşılık olarak da bazı vergiden muaf olurlardı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.