Alışık olmadık bir yazı...

A -
A +
Son zamanlarda milletimizde aşırı bir köpek sevdası oluştu. Pek çok evde bir aile ferdi gibi, yemek masasında, yatakta, kanepede, TV karşısında yerini alan, evin neşe kaynağı filan...
Köpek evde ne yapar? O da evde yer içer, yatar, uyur, pisler, nefes alır-verir. Çünkü o da bir canlı. Ama hiçbir gerekçe köpeği, evde kucağımızda tutmaya, onunla birlikte yaşamaya onay vermez.
Yok, hayvansevermiş, kum torbası varmış, yemek tabağı ayrıymış, yatağı farklıymış bunlar gerekçe olabilir mi? Bu köpeğin tüyü var, ortalığa saçılır, piresi var, eve dağılır, evi pisler. Bütün bunlar her gün, ev aile fertleri ile birlikte yaşanıyor.
Dahası köpeğin pislemesi için dışarı gezmeye götürüyorlar. Arkasınca dolaşan sahibi, pisliğini peçete ile alıp çantasına koyuyor. Bu da çevreye saygılı bir vatandaş oluyor galiba!
Bazı evlerde daha fazla köpek olduğu da bilinen bir gerçek.
Köpekle yatıp kalkan, yiyip içen bu insanlar nasıl bir ruh hâlindedir? Çünkü bizim kültürümüzde köpek ailenin bir parçasıdır ama bahçede, kapıda sürüde çoban yanında vb. Bu ruh hâli bizim yerli ve geleneksel ruh hâlimiz değil.
Evet köpek besleyen aileler olmuştur ama, davar köpeği ve bekçilik için. Şimdilerde polis köpeği de var. Ancak, bahçede. Dinimiz de bu duruma cevaz vermiştir. Bunun dışında köpekle hemhâl olmak nâmümkün, mümkün değil...
Daha ne söyleyeyim. İnancın buysa, beğenip yaptığın eylem buysa Allah akıl fikir versin demekten başka söz yok bende. Bu benim kanaatim…
Büyük bir millet olarak binlerce yıllık örf ve âdetlere sahip bir nesil olarak dinimizi bilmezsek, tarihimizi tanımazsak, ahlaki değerlerimizi öğrenmezsek, en önemlisi insanlığımızı fark etmezsek, hâl ve ahvalimiz zavallı hâlde bir ömür olacaktır.
Elbette ki gönlümüzdeki hayvan sevgisi bizi buna yönlendiriyor. Bahçesiz apartman dairelerinde kendimiz hapsolunca bu sevgiyi apartmanlarda böyle gidermeye çalışıyoruz. Ama emin olun bunu yürütebilenlerin sayısı çok az ve geri kalan çoğunlukla bir heves uğruna aldığı kedi ve köpeklerini daha sonra sokağa salıp o hayvanların da perişanlığına sebep oluyor...   
          Mehmet Karagöz
 
 
ŞİİR
 
        Aç gönlünü
 
Küslük olmaz malum haram
Aç gönlünü barışalım
Hasret koktum buram buram
Aç gönlünü barışalım
 
Bitsin artık bu kırgınlık
Kalksın sırttan bu yorgunluk
Üç gün olur bir dargınlık
Aç gönlünü barışalım
 
Aramızdan kalksın çalı
Kaldır yüzündeki şalı
Bak uzattım zeytin dalı
Aç gönlünü barışalım
 
Nöbetçi, her şey netlensin
Sözlerimiz senetlensin
Ellerimiz kenetlensin
Aç gönlünü barışalım
 
    "Nöbetçi Şair" Şahin Ertürk
 
 
 
GÜZEL YURDUMUZ
 
CEYHAN NEHRİ: Akdeniz havzasında Çukurova’nın önemli bir akarsuyu. Uzunluğu 509 km. Sularını topladığı bölgenin yüzölçümü 22.300 km2dir. Orta Torosların doğu bölümündeki Nurhak Dağından "Söğütlü Deresi" adıyla çıkar. Elbistan’ın 3 km kuzeyindeki büyük kaynaklarla beslenir. Elbistan yakınında Söğütlü Deresine, Hurma ve Göksu’nun birleşmesi ile Ceyhan adını alır. Engizek ve Ahır Dağlarındaki dar ve derin yarma vadilerinden ve Kahramanmaraş yakınlarından geçip, Çukurova’nın kuzey doğusuna girer. Misis Tepelerini çevirdikten sonra meydana getirdiği geniş deltada akar. İskenderun Körfezine dökülür.
Ceyhan, yolu boyunca aldığı Aksu, Çakur, Susas, Çeperce gibi derelerle daha da büyür. Ceyhan’da akan su miktarı mevsimlere göre çok değişir. Sulamada Ceyhan’ın kolları çok elverişlidir. Ceyhan Ovası olarak bilinen nehrin meydana getirdiği delta, su kuşlarının kış boyunca barındıkları yerlerdir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.