İnsan olabilmek

A -
A +
 
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özellik; “güçlü zekâsı, üstün düşünme kabiliyeti, sınırsız öğrenme gücü ve konuşma yeteneğidir.”
Her insan, yaratılışı gereği “mükemmel” olmasına rağmen, çoğumuz bunun farkında değiliz. İnsanın bunu anlaması için, önce “kendisini tanıması” ve “bilmesi” öğrenmesi gerekir. Çağımızın düşünürlerinden Sponville, “Kendini tanımak; hayran hayran kendini seyretmek demek değildir. İnsanın hem ne olduğunu, hem de ne olması gerektiğini araştırmasıdır. Nasıl düşüneceğini, nasıl yaşayacağını, nasıl mutlu olacağını kendine sormasıdır” derken, hayatta kendini arama ve bulma yoluna girecek bir bireyin, yönünü nasıl doğru olarak bulması gerektiğinin de vurgulamaktadır. İnsanları affetmeye ve hatalarıyla kabullenmeye, kendimizden başlamanın bir yolunu bulmalıyız.
Nietzsche; “Hayatı kaybetmenin kıyısına yaklaşanlar, onu daha iyi tanırlar” der. Bireyi iyi bir insan olmaya götüren yolla, bilgeliğe taşıyan yol, birbirine benzer ve aynıdır. İnsanın makamı ve mevkii ne olursa olsun, ondan öncelikle insan olmanın gereklerini yerine getirmesi beklenir.
Fakat “insan görünüşlü” olmak başka, “insan olmak” başka şeydir. Kişi olabilmek için yalnızca insan görünüşlü olmanın, insan türünün herhangi bir bireyi, bir nüshası olmasına yetmeyeceğinden, insanda belli birtakım niteliklerin bulunması da gerekmektedir.
Hazreti Mevlâna’nın, “Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm içinde insan yok” özdeyişini göz önüne alırsak; elbiselerine ve makamlarına baktığımızda insan zannettiğimiz fertlerin bazılarında, insan olduğumuzdan utanacak davranış ve eylemler görebilmekteyiz. "İnsanların değerini belirleyen nicelikleri değil, nitelikleridir.”
Başkan Theodore Roosevelt’in de ünlü bir sözünde belirttiği gibi “Bir insanı “ahlaken” eğitmeden, sadece “zihnen” eğitmek, topluma bir belâ kazandırmaktır.”
Burada anlatılan şudur:
Doğru ve iyi olanı bilmek ile doğru ve iyi olanı yapmak arasındaki en önemli bağlantı, doğru ve iyi olanı yapacak bir karaktere sahip olmaktır. Sevgiyle kalın…
           S. K.
 
 
 
ŞİİR
 
     Düşecek köyü destanı
 
Her an düşünürüm geçen yılları
Derdime dermansın Düşecek köyü.
Unutamam sana giden yolları 
Derdime dermansın Düşecek köyü.
 
Nadide çiçekler açar başında
Nice hatıralar vardır yaşında
Yüz binlerce şifa buldum aşında
Derdime dermansın Düşecek köyü. 
 
En güzel nağmeler dökülür dilden
Seherde esen yel kokusu gülden
Kaderde ayrılık ne gelir elden             
Derdime dermansın Düşecek köyü.
 
Ağaçların yıldızlarla tanışır
Tepelerin rüzgâr ile konuşur
Sana olan sevgim aşka dönüşür
Derdime dermansın Düşecek köyü.
 
Bir cennet gibiydin senden ıraktım
Gurbette uğruna türküler yaktım
Bütün ecdadımı sende bıraktım
Derdime dermansın Düşecek köyü.
 
     Kadir Fidan-"Dağların Şairi" Emet/Kütahya
 
 
 
ENTERESAN BİLGİLER
 
DAKTİLO: Daktiloyu bulanlar bu yazı makinesinin bir gün demode olacağını hiç düşünmüş müdür? İki binli yılların başında bilgisayarın çığ gibi dünyaya yayılması sonucu tarih olmaktan kendini kurtaramamış bir buluştur.
Daktiloyu; bir klavye aracılığıyla harekete getirilen harfleri, mürekkepli bir sistem yardımıyla kâğıda basarak yazı yazan makine olarak tarif edebiliriz. İlk yapılışı 1829’da Teroitli William Austin Burt tarafından gerçekleştirilmişti. Tipograf adı verilen bu makine elden daha yavaş yazıyordu. Bundan sonraki denemeler pek başarılı olamadı. Aradan 40 yıl geçtikten sonra Sholes 1868’de ilk pratik daktiloyu yaptı.
Remington’un 1878’de yaptığı daktilo ise bir dikiş makinesinin üzerine yerleştirilmişti. Şaryo dikiş makinesinin pedalına benzeyen bir pedalla döndürülüyordu. Makine ise silik ve büyük harf yazabiliyordu. Çeşitli deneme ve üzerinde yapılan çalışmalardan sonra 1930 yılında seri hâlde elektrikli makinelerin satışına da başlandı.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.