Kınamak kınında kalsın!

A -
A +
İnsan, arayan bir varlıktır. En kolay bulduğu ise kusurdur. Kendinde olanı örtbas ederken gösterdiği mahirliği, başkasındakini aşikâr ederken daha bir öne çıkar nedense!.. Telef olmuş bir kelbin (köpeğin) yanından geçerken “dişleri ne güzel!” diye güzelliğe odaklanmayı öğütleyen âlemlerin efendisinden örnek alması beklenen bizler, hangi sebepler manzumesi ile iyiden kötü devşirmeyi öğrendik de, beslendiği medeniyeti, besin değeri düşük zamane kurgularıyla değiştirdik?
Anne-babasından utanan, ait olduğunu telin eden nesiller, içinde bulunduğu çağa ve kendinden sonraki çağlara neyi miras bırakacağının farkında mı? Ya bizler, nerede yanlış yaptık da kendimizi şikâyet ettiğimiz bunca hayatın içinde bulduk?
Saymakla bitmeyecek dertlerimiz olsa da bir yerden başlama ihtiyacımız var diyerek “kınama” konusuna dikkat çekmek istiyoruz.
Kınayan neyi kınar, beğenmeyen ve afişe eden neyi?
Hayatı yorumlaması ve içinde yoğrulduğu ulvi değerler ile içtimai katkılar sağlaması beklenen insanımız, yanlışı ifşa ve melanet yaftası ile neyi ikameye kastetmekte?
İmar edemeyenin yıkıma memur gibi davranması kabul edilemez elbet. Dünyaya eşrefi mahlûkat olarak gönderilen insan hangi aciz hâliyle kendini yaratan Rabbinin rızasına uygun olmayacak derecede onun razı olmadığı hallerle hâl sahibi olabilir?
Geç kalınmış bir şey yok!
Alınmamış kararlarımızın sonucuna katlanmak zorunda olduğumuz düşünüldüğünde; bugün kolları sıvayıp en azından gelecekteki hayatların yeniden geleneklerine göreneklerine edep ve ahlaka uygun birer “mütedeyyin” kimseler olmasından bahsedebiliriz.
Büyükler ve önden gidenler olarak işe kendimizden başlayıp bu disiplin zincirinin ilk halkası olmaya namzet olduğumuzu ispat-ı vücut etmeliyiz.
Anne-baba çocuğunu, usta çırağını, öğretmen öğrencisini, amir memurunu iyi yönlerini taltif ederek onore etmeli, varsa kusurlarını tamamlamak adına ona bir fırsat verebilmeli ve bunu da hissettirmeli...
Bu hayat kültürünü özümseyen bireyler, kendinde aranmayan kusuru başkasında bulma gafletine düşmeyecektir. Sevilen sevmeyi, övülen övmeyi öğrenir. Bu muhakkak!..
            Tolga Daver
 
 
 
ŞİİR
 
     Peygamberimize
 
Kurbanız biz can Ahmet’e
Selam olsun Peygambere
Sevdası hep sinelerde
Kıyamete dek sürecek
 
Onu söyler dağlar taşlar
Seda ona nice başlar
Gözden akar ince yaşlar
Akadursun gözüm yaşı
 
Hasret kalmış ümmet ona
Gülümserdi her bir cana
Hüküm sürdü tüm cihana
Biz o yolun yolcusuyuz
 
Mal mülk değil saltanatı
Ehl-i sünnet emaneti
Doğru yolun selâmeti
Aşikârdır Peygamberde
 
Cümle âlem sana hasret
Özlemimsin ya can Ahmet
Bitsin artık bu sefalet,
Fâni dünya dar geliyor.
 
Sensizliğin kalbe yara
Himmet eyle günahkâra
Nasıl gelem yüzüm kara
Yine de ben ümit varım
 
Âdem Kılıç (Serhendî)
 
 
 
TARİHTEN BİR YAPRAK
 
SELÇUKLULAR: Türk-İslâm devletlerinin en büyüklerinden. Oğuzların Üçoklar kolunun, Kınık boyuna mensupturlar. 10. Asrın sonu ile 11. Asrın başlarında İslamiyet’i kabul ettiler. İtikatta Mâtürîdî, amelde Hanefî olup Ehl-i sünnet mezhebindeydiler.
Selçuklular; Çin’den Batı Anadolu dâhil bütün Orta Doğu ülkeleri, Akdeniz sahilleri, Kuzeybatı Afrika, Hicaz ve Yemen’den Rusya içlerine kadar yayılan hâkimiyetin, muazzam bir kültür ve medeniyetin temsilcisidir...
Devlete adını veren Selçuk Bey, Aral Gölü'yle Hazar Denizi arasına hâkim olan Oğuz Yabgu Devleti'nin kumandanlarından Dukak Subaşı’nın oğludur. Dukak ölünce, 17-18 yaşlarındaki Selçuk Bey subaşı oldu. Genç yaşına rağmen yüksek mevkilere ulaşan Selçuk Bey'in devamlı artan bir itibara sâhip olması, Yabgu ve hanımını telâşlandırdı. Onu başlarından atmak için çare aramaya başladılar. Öldürülmekten çekinen Selçuk Bey, kabilesiyle birlikte oradan ayrıldı. Güney yoluyla muhtemelen 985’lerde Seyhun Nehri kenarında bulunan Cend şehrine geldiler...
Bölge ve şehir, İslâm ülkelerine geçişte hudut durumundaydı. Selçuk Bey'in idaresindeki Türkler, kısa zamanda İslamiyet’i kabul ettiler. Bu durum Yabgu ile aralarını iyice açtı. “Müslümanlar gayrimüslimlere haraç vermez” diyen Selçuk Bey, Yabgu’nun haraç memurlarını kovdu ve istiklâlini ilan etti...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.