Yanlış hesap Bağdat’tan döner...

A -
A +
Merhaba sevgili okuyucuları… Bugün sizlerle, Sayın Süleyman Bulut’un derlemiş olduğu “Yanlış hesap Bağdat’tan döner” adlı hikâyeye bir göz atalım mı?
Eskiden ülkenin dört bir yanından gelen kervanlar, İstanbul’da Kapalı Çarşı’ya inermiş. Tüccarların kumaş, baharat vb. siparişleri burada teslim edilir bedeli sonra toplanırmış.
Kurnaz bir tüccar, böyle para toplama anında kervancının dalgınlığından yararlanıp ona dört yüz altın az ödeme yapar. Şam, Bağdat üzerinden Mısır’a doğru yola çıkan kervancı, Bağdat’a yaklaştığında bunun farkına varır.
Kervandaki en güvendiği adama “Kervan sana emanet... Ben İstanbul’a gidip gelene kadar beni Bağdat’ta bekleyin” der ve atına binip İstanbul’a doğru yol alır. Bir yandan da tüccarın az ödemeyi kabul etmeyeceğini de hesaba katarak plan yapar.
İstanbul’a gelince dostlarından yardım ister. Bu plana göre ertesi gün tüccarın dükkânına iki kadın gelir. “Duyduk ki burada en dürüst, en güvenilir kişi sizmişsiniz. Biz Hicaz’a gideceğiz. Dönünceye kadar size bu iki çanta altını emanet etmek istiyoruz” der.
Çantadaki altın, pırlanta ve incileri gösterdikten sonra: “Olur da gelemezsek size helali hoş olsun; ardımızdan bir dua okutursun” derler.
Tüccar sevinçten uçar. Büyük bir hevesle çantalara uzanırken içeri kervancı girer. Tüccar kervancının niçin geldiğini anlar ama kadınların yanında açık vermemek için onu ayakta karşılayıp:
“Aman efendim, bizim hesapta bir yanlışlık olmuş, paranızı ayırmıştım buraya. Çocuklara da tembih ettim, ‘kervancı gelmeden vefat edersem bunu ona verin’ diye. Bende kul hakkı kalmaz kardeşim” der ve kasayı açıp iç ettiği dört yüz altını tüccara geri verir.
İşlem tamam olunca kadınlar, ayağa kalkar:
“Şey bu sene gitmekten vazgeçtik, kısmetse seneye” deyip çantalarını alarak dükkândan çıkarlar. Oyuna geldiğini anlayan tüccar, şaşkınlık ve öfke içinde kervancıya: “Hani sen Mısır’a gidecektin, nereden çıktın şimdi böyle?” diye bağırır.
Kervancı, hakkını kolayca kurtarmanın sevinciyle atına atlar:
“Yanlış hesap Bağdat’tan döner” der ve yoluna devam eder. Selam ve saygılarımla...
          Tuğba Özönal
 
 
ŞİİR
 
 
                Anladım
 
Toprak yağmura doymadı, dediler.
Bu yoldan nefs ile geçilmez, dediler.
Kır nefsini uy ilmihale gör, dediler.
Büyüklerin sözünü dinleyince anladım.
 
Büyüklerin sevgisi bulunmaz nimet imiş,
Her sözleri kıymetli, sanki bir altın imiş,
Tek çare imanı kurtarmakta imiş
Bu yolda iman ile yürüyünce anladım.
 
Kırdım zinciri, bıraktım nefsimi,
Kavuştum sonsuz nimete, ebedî rahata.
Sonunda toprak da kavuştu yağmura,
Bunu nefsimi öldürünce anladım.
 
Çare gelmez ki bu yalan dünyadan,
Elbet ayrılacağız babadan, anadan, yardan
Her nefeste yaklaşıyoruz yavaştan,
Zamanın değerini öğrenince anladım
 
Meğer son günümde imiş düğünüm,
Teslim olmakta imiş Hakka çözülen düğüm,
Büyüklerin himmetinde imiş ebedî öğünüm
Bu yüksek hazineye kavuşunca anladım.
 
Ağlayan gönle teselli vermekte imiş hüner,
Mevsimler, yıllar, günler elbet geçer gider.
Kalır geriye insandan tatlı söz, eser
Karanlıkta yıldızı fark edince anladım.
 
                  Kıymet Er-Kayseri
 
 
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.