Hâkim-ül Haremeyn değil Hâdim-ül Haremeyn

Hâkim-ül Haremeyn değil Hâdim-ül Haremeyn

YAŞAM Haberleri

Ecdad Kâbe ve Mescid-i Nebi inşaatında çalışırken mutlaka abdest alır ve asla dünya kelâmı konuşmaz, ince işler için çekicine keçe sarar.

Usta "Lâ ilahe illallah" der, malzeme ister. Çırak "Muhammedün Resulullah" der malzemeyi uzatır…

Osmanlı Sultanlarının Hicaz bölgesine olan muhabbeti herkesçe bilinir. Mukaddes topraklara hükmetmelerine rağmen hizmetkar olduklarını söylerler. Türkler mukaddes toprakların hasretiyle tutuşur, ellerinden geleni yaparlar. Mesela Yıldırım Bayezid, Çelebi Mehmed ve 2. Murad kıymetli mülklerin iradını Haremeyn'e bağışlar. Hanım sultanlar da yükte hafif pahada ağır hediyeler yollar. Sırf bunun için surre alayları tesis edilir, fakir fukaranın gönlünü yaparlar. Fatih İstanbul'u fethedince ganimetten Haremeyn'in payını da ayırır. Her ne kadar bazı Arap milliyetçileri ecdadımızı "işgalci" gibi görseler de Devlet-i Âli, Haremeyn'e altın yağdırır. Yavuz Selim, Haremeyn'e her yıl 200 bin flori altın ve deniz yoluyla zahire gönderir. Ecdad tamiratlar esnasında edebini bozmaz. Taşları götürüp uzaklarda yontar, ince işler için çekicine keçe sarar. Ecdad Mescid-i haram ve Mescid-i Nebi inşaatında çalışırken mutlaka abdest alır ve asla dünya kelâmı konuşmaz. Usta Lâ ilahe illallah der, malzeme ister. Çırak Muhammedün Resulullah der uzatır.
Kanunî Sultan Süleyman nbsp;Kâ'be-i şerifi tamir ve tezyinde kararlıdır, önce Ebû's-Suud Efendi'den fetva alır. Harem-i şerif (İstanbul câmilerinde olduğu gibi revaklarla çevrilir. III. Murad, 1576'da Mekke'ye som altından yapılmış üç murassa kandil gönderir, çok değerli taşları vardır. Osmanlı yol emniyetine de ehemmiyet verir. Çöl şakilerinin kesif olduğu havaliye Fülfül (1801) ve Hind (1806) kalelerini inşâ eder, dört mevsim asker besler. Bedevi saldırılarına karşı hacı kafileleri İstanbul, Şam, Kahire ve Yemen'de toplanır. Muhafızlarla yola çıkarılırlar. Osmanlı, müminlerin han, hamam, revir ihtiyaçlarını karşılar. nbsp;
nbsp;Ecdad Mekke'yi surlarla çevirir, Ecyad Kalesi ile Mescid-i Haramı kontrol altında tutarlar. Ancak Ehl-i Beyt'e hürmetsizlikten korkarlar. Mahalli idareyi yine Şeriflere bırakırlar. Osmanlı Padişahları evlad-ı resulün refah içinde yaşamalarını sağlar, ellerine berat verir vergi ve askerlik hususunda sıkıştırmazlar. 1840'ta müstakil Hicaz Eyaleti kurulur 1869'da şehirde Belediye Meclisi faaliyete başlar. Sağlık ve temizlik işlerini onlardan sorarlar. Mekke hac mevsimi hâricinde alabildiğine sakindir, ticaret durma noktasına gelir. Osmanlı develer dolusu altın gönderir, Haremeyn halkı bu parayı harcar. Eyyubiler ve Memlüklerden kalan vakıflar da muhafaza edilir. Dedelerimiz vakıf hakkından fevkalade korkarlar. Mekke hac mevsimlerinde ulemanın buluşma yeri olur. İlim halkaları kurulur. Tekkeler, zaviyeler, dergâhlar, ribatlar misafir ağırlar. nbsp;
Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başladığı dönemlerde de Haremeyn hizmetleri aksamaz. 4. Mehmed Mescid-i Haram'ın minarelerini onartır, metafı (tavaf alanını) genişletir, zemine yontma taş döşetir. Safa ve Merve arasına kandiller astırır. I Abdülhamîd Hân'da zemzem kuyusunun üzerine çok sanatlı bir taş bilezik, onun da üstüne şirin bir odacık yaptırır. Bu güzelim eser 1963 yılında, Suudlar tarafından yıktırılır. Mehmet Reşad devrinde Osmanlı can çekişmektedir ama Mescid-i Haram için masraflı bir bakımı göze alır. Ne yazık ki havaliden çekilmek zorunda kalırız, inşaat bitirilemez. nbsp;İNAN ARVAS / TÜRKİYE GAZETESİ

HADİS-İ ŞERİF
Oruç tutanın susması tesbih, uykusu ibadet, duâsı müstecap ve amelinin sevabı da kat be kattır.

nbsp;Hâkim-ül Haremeyn değil Hâdim-ül Haremeyn
Tesbih taneleri Yaradanı hatırlatıyor
nbsp;Eskiden ne Allahü teâlâyı zikreden diller, ne de onları sayan ellerdeki tesbihler terk edilmemiş. 910 yılında Bağdat'ta vefat eden büyük alim Cüneyd-i Bağdâdî nbsp;"kuddise sirruh" tesbih hakkında: "Beni Allahü teâlâya yaklaştıran bu nesneyi terk edemem" buyurarak, ölüm döşeğinde dahi tesbihi elinden bırakmamış. Allahü teâlâyı zikretmenin bir aracı olarak gördüğümüz tesbihlerin adeta bir sanat eseri halini alması ise Osmanlı döneminde olmuş. Özellikle Beyazıt Camii gibi büyük selâtin camilerin avlularında kurulan sergiler ve Kapalıçarşı'daki tesbihçilere uzak memleketlerden alıcıları gelirmiş. 19. yüzyılın sonlarında Kapalıçarşı çevresinde 300'den fazla atölyede tesbih taneleri tek tek işlenirmiş hünerli ellerde. Binbir çeşit tesbihler sadece İstanbul ve çevresinde değil, hac mevsiminde Kâbe'ye gönderilirmiş.
Yüzyıllardır devam eden bu sanat hâlâ benzer tekniklerle yapılıyor, eklenen birkaç torna tezgâhı o kadar. En kıymetli taşlardan, en harcıalem meyve çekirdeğine kadar her çeşit tesbih imal ediliyor. 33'lük, 99'luk, 500'lük ve 1000'lik taneler halinde armudi, servi, şalgami, beyzi, üstüvane" gibi çok değişik biçimlerde yapılıyor. nbsp;
Türklerin tesbih ustası ve tesbihe verdikleri değeri anlatmak için Padişah II. Mahmud'un Mevlânakapılı Mahmud ustanın evine kadar gelip kürevi tesbih çektirdiğini anlatırlar. 1900'lü yılların başlarında altın çakmaklı Yeşim bir tesbihin 1000 altına satılabildiğini söylersek maddi olarak verilen değerde iyice ortaya çıkmış olur. Ne denli doğrudur bilinmez ama tesbih ustası Erzurumlu Mehmet Efendi'nin, "Bir sene zarfında ancak bir 99'luk tesbih yaparım, yüz altına satarım" dediği söylenir. nbsp;

nbsp;Hâkim-ül Haremeyn değil Hâdim-ül Haremeyn
Fakir fukaraya yardım ayıdır
nbsp;Russell Alexander, orucu ibadet ve inziva zamanı olarak tanımladıktan sonra kimi Müslümanların oruçluyken çiçek dahi koklamadıkları şeklinde abartılı bir ifadede bulunur. Akşam yemeklerinden "sahur" diye bahseden İngiliz yazar, bazı yanlış tespitlerine rağmen ramazanın her yıl on bir gün geri geldiğini de notlarına düşmeyi ihmal etmez. Bayramlara dair izlenimlerini de yazan Alexander, üç günlük bayram boyunca dükkanların çoğunun kapalı ve iş hayatının da tamamen durduğunu yazar. Bu aya mahsus yardımlaşmadan da bahseden yazar, köy ağalarının üç gün müddetçe evlerini sürekli açık tuttuklarını, işçilerine hediyeler, fakirlere de para ve gıda yardımı yaptıklarını belirtir.

nbsp;Hâkim-ül Haremeyn değil Hâdim-ül Haremeyn

Her güne bir dua
İftar duâsı nbsp;
Güneşin battığı iyi anlaşılınca, önce E'ûzü ve Besmele okuyup, nbsp;"Allahümme yâ vâsi'al-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminîne vel müminât yevme yekûmülhisâb" denir. Bir iki lokma iftârlık yiyip, "Zehebezzama' vebtelletil-urûk ve sebetel-ecr inşâallahü teâlâ" denir ve yemeğe başlanır.

Hayal tiyatrosu
Şefkat-1
Büyük şok
Hayatının en büyük şokunu yaşayacaktı birazdan... Yeni eşine hayranlıkla bakıyordu, yeni yuvalarında... Zarafet dolu hareketleriyle evi toparlayan hanımıyla göz göze geldiler bir anda... Yüzünde hayranlık tebessümleriyle nbsp;ona bakarken, bir anda kendisine doğru koştu hayatının anlamı... Sarıldı O'na... nbsp;
- Ne olur dövme beni... Ne olur? nbsp;
Bir serçe yavrusu gibi titriyordu koynunda kızcağız... nbsp;
- Ne olur dövme... Ne olur... nbsp;
Tüyleri diken diken oldu... Ne diyeceğini bilemedi... O anda eşyayla irtibatını kaybettiğini hissetti... Az önce Rabbine böyle bir hanım nasip ettiği için, huzur dolu kalbiyle şükür halindeyken, şu an yaşadığı da neydi... nbsp;
Hıçkırıyordu sevgilisi... Gözyaşları damatlık mintanını ıslatıyordu... nbsp;
Kültürlü bir gençti ama beyninde yer eden kelimeler imdadına yetişemiyordu teselli için... nbsp;
Şaşkınlık girdabına düşmüştü... nbsp;
Sadece sarıldı hayat arkadaşına... nbsp;
Dikkat etti, kendisi de titriyordu... nbsp;
Yüreğine kezzap dökülmüştü sanki... nbsp;
Sonra kendini toparlayıp, aşkını ve korkusunu gözyaşlarıyla anlatan hanımının yüzüne bakmak istedi... nbsp;
İzin vermedi kızcağız... Utanıyordu sanki bir yandan da... nbsp;
Birazdan; biraz da ısrarla, eşinin gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüne bakacak ve gördüğüne inanamayacaktı... nbsp;
(devam edecek) nbsp;
Ömer Çetin Engin
nbsp;omer.cetin@tg.com.tr nbsp;


nbsp;Hâkim-ül Haremeyn değil Hâdim-ül Haremeyn

KIBRIS MUTFAĞINDAN
Şeftali kebabı

Malzemeler:
gt; 250 gram kuzu kıyması nbsp;
gt; 250 gram dana kıyması nbsp;
gt; 250 gram soğan nbsp;
gt; Yarım demet maydanoz nbsp;
gt; 1 çay kaşığı karabiber nbsp;
gt; 1 kg. içyağı (kuzu)

Hazırlanışı:
Soğan ve maydanoz ince kıyılır. Kıymanın içine kenarda bekletilen bütün malzeme ilave edilerek yoğrulur. İç yağına başparmak kalınlığında ve uzunluğunda sıkıca köfte formunda sarılan kebap, hafif ateşle yanan kömürde pişirilir ve sıcak servis yapılır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...