Annesi şiddet gören çocukların hayatı kararıyor

Düzenleyen:
Annesi şiddet gören çocukların hayatı kararıyor

SAĞLIK Haberleri

Aile içi kavga, çocuğun psikolojisini altüst ediyor. Annesi şiddet gören çocuk ise önce nefreti öğreniyor. Büyüyüp güçlendiğinde ya içine kapanık ya da şiddet eğilimli oluyor...

CANAN ERASLAN

8 Mart, 1857’de hak aramak için grev yapan kadınlardan 192’sinin yanarak ölmesinden sonra, ‘Kadın Hakları Günü’ olarak ilan edilmiş. Adadan geçen 160 yılda çok şey yapıldı ama kadın bugün dahi çalışmasının karşılığını tam olarak alamıyor. Üstelik daha çok çalışıp verimli olmasına rağmen. Şiddet ise modern dünyanın en büyük problemlerinden biri günümüzde. Üstelik bu, sadece iki kişiyi ilgilendirmeyecek kadar da büyük bir sosyal problem. Kadınlar Günü’nü kutlama ve indirim gününe çevirmeye çalışanlara hayretle bakarken, en önemli sorun olan şiddete ve bunun çocuklara etkisine ışık tutmak istedim. 
Şiddet... Ne eğitime göre değişiyor, ne maddi seviyeye... Yaşı, dili, ülkesi, doğusu, batısı da yok. Şiddet, bir insanın diğeri üzerinde güç ve kontrol çabası olarak ortaya çıkıyor. Birçok çeşidi var şiddetin. Aşağılayıcı sözler söylemek, alaycı isimler takmak, korkutmak, sevdikleriyle görüşmesini engellemek, suça yöneltmek, her yaptığını eleştirmek duygusal şiddetin bin bir çeşidinden sadece birkaçı.
Günümüzde ise şiddet deyince akla erkeğin kadını dövmesi, hatta öldürmesi geliyor. Her gün televizyon kanallarında, gazetelerde, sosyal medyada sayısız yöntemlerle şiddet görüntüleri var. Devletin tüm koruma tedbirlerine rağmen şiddet her geçen gün de artıyor. Hatta hemen her gün “Şiddet arttı mı, vardı da biz mi görmüyorduk” soruları soruyoruz birbirimize ama sebep çok, sonuç yok...
Aile içi şiddetin en zayıf tarafı da tabii ki çocuklar. Annesi dayak yiyen çocukları ya bir köşede sinmiş ya da onu korumaya çalışırken görüyoruz. Çocuk annesini korumaya çalışıyor ama yapamıyor. Korumaya kalktığında ise aynı şiddete, aynı sona maruz kalıyor. Sonuçta, anne şiddetten kurtulsa dahi, çocuğu hayatının geri kalanında ya şiddet görerek sinen ya da şiddeti bizzat uygulayan taraf oluyor. Yani hayatı kararıyor. 

Her kesimde var

Şiddet yaygınlaştıkça önlemek için çalışmalar da birbirini izliyor ama nafile. Yapılan araştırmalar, boşanmış ya da dul kadınlarda şiddet görme oranının çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu kadınlar babasından, erkek kardeşinden dahi şiddet görüyor. İşte bazı sonuçlar:
¥ Kadınların yüzde 41,5’i eşinden şiddet görüyor. Üniversite mezunlarının yüzde 18,4’ü, çalışmayanların yüzde 71,4’ü şiddet görüyor. Çocuklarından şiddet görenlerin oranı ise yüzde 16,2 seviyesinde.
¥ Boşanan kadın çocukları üzerinden psikolojik şiddet görüyor.
¥ Ailenin geliri düştükçe şiddet görme oranı da artıyor.
¥ Kadının, eşinden dayak yemesini makul gören kadınların oranı yüzde 20,3’e ulaşıyor.
¥ Kadınların yüzde 46,3’ü dayak yemese de hakaret gördüğünü, ezildiğini söylüyor.
¥ Şiddet görenlerin yüzde 79,8’i “eşim tedavi görmeli” diyor.

HER ŞEY GERÇEKTEN ÇOCUKLAR İÇİN Mİ

Yürümeyen birçok evlilik için çocuklar öne sürülür ve “Onlar için katlanıyorum” der taraflar. Hâlbuki her iki taraf da, karşısındakini ‘dize’ getirmek için çocuğu kullanır. Çocuğu göstermemek, izin verdiği zaman ise ona karşı çocuğu doldurmak ve kötülemekten çekinmez. Maddi beklentiler için dahi çocuk kullanılır. Bir süre sonra çiftler ayrılır, yaşananlar unutulur ama ortada problemli bir ya da birkaç çocuk kalır. Bunların yaşanmaması için Medicana Sivas Hastanesi Psikolog ve Evlilik Danışmanı Begüm Çayır, şu tavsiyelerde bulunuyor:
¥ Anne ve babalar şiddetin çocuk ve gençler üzerindeki etkilerini bir an önce fark etmeli, çocuklarını korumalı.
¥ Bunun için öncelikle çocuğun kendisi şiddetten korunmalı, sonra da şiddet ortamından uzaklaştırılmalı.
¥ Şiddete maruz kalmış çocuğun şiddet hakkında konuşması, duygu ve düşüncesini rahatça ifade etmesi sağlanmalı.
¥ Sözel olarak kendini, yaşadığı sıkıntıları ve problemleri ifade etmekte zorlanan çocuklar, duygu ve düşünceleri hakkında yazı veya resim yapmaları konusunda teşvik edilmelidir.
¥ Şiddetin hüküm sürdüğü ailenin yakınları, onların psikolojik destek almasında teşvik edici olmalı.

 

Neden şiddet

Uzmanlar, şiddetin ortaya çıkmasına sebep olan etkenleri şöyle sıralıyor:
¥ Psikolojik sebepler
¥ Medyanın etkisi
¥ Kaliteli bir iletişimin kurulmaması
¥ Maddi problemler
¥  Eşler arasında sevgi ve saygının 
yetersiz olması
¥ Göçler
¥ Töreler, gelenek-görenekler
¥ Cinsiyet ayrımcılığı
¥ Eğitim eksikliği
¥ Kültür farklılıkları
¥ Eşlerin erken yaşta evlenmeye zorlanması
¥ Toplumda yanlış bilinen fakat uygulanan birçok inançlar
¥ Kötü alışkanlıklar (alkol, madde 
bağımlılığı)

Avrupa’da da şiddet büyük
Yazının başında dediğimiz gibi, ülkesi, yaşı, eğitimi olmaksızın her kesimden erkek, gücünü dayakla gösterme eğiliminde. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’nun hazırladığı rapora göre Türkiye’de hayatlarının herhangi bir döneminde cinsel şiddete maruz kalanların oranının yüzde 12, fiziksel şiddete maruz kalmış olanların oranının ise yüzde 36 olduğunu gösteriyor. Peki şiddet sadece Türkiye’de mi? Elbette hayır. Şiddetli insan hakları savunucusu olan ülkelerde de durum aynı: Güçlünün zayıfı ezmesi. Fransa’da kadınların yüzde 44’ü, Almanya’da yüzde 35’i, Danimarka’da yüzde 52’si, İsveç’te yüzde 46’sı, İngiltere’de yüzde 44’ü, Slovakya’da yüzde 34’ü, Kıbrıs’ta yüzde 22’si, Yunanistan’da yüzde 25’i şiddet görüyor.

 

Uzaklaştırmalar acıyı büyütüyor
Bir polisin, polis olan eşini ve çocuklarını öldürdükten sonra intihar etmesinin ardından konuşan polis memuru komşusu, ağlayarak şunları söylüyordu: Biz üst katlarında oturuyoruz. Bir gün kavga ettiler. Neredeyse bütün lojman duydu kavgayı. Kadın gururuna yediremedi, şikayette bulundu. Bunun üzerine erkek görev yerinde ötelenmeye başladı. Bu evde kavgayı artırdı. Kadın yeniden şikâyet edip uzaklaştırılmasını sağladı. Memur maaşıyla polis evinde kalan adam, uzaklaştırması bittiğinde eve dönmek istedi. Kadın tekrar şikâyet etti. Çocuklarını göremeyen, maddi anlamda tükenen adam, diğer akrabalarından da destek göremeyince cinnet getirdi. Uzaklaştırma yerine uzlaştırmayı öne alsaydı kanunlarımız, bir aile yok olmazdı.

 

 

 

Düzenleyen:  - SAĞLIK
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...