Unutulmaz şehide Hazret-i Asiye

Unutulmaz şehide Hazret-i Asiye

RAMAZAN 2013 Haberleri

Musa Aleyhisselam'a analık yaptı

Asiye validemiz ne Allahın varlığını ve birliğini şehadetten vazgeçer ne de sefil Firavunun tanrılığını kabul eder. Cellâtlarını umursamaz, Firavunu kahreder. nbsp;Tanrılık iddiasında olan Velid bin Musab rüyasında Beyt-ül mukaddesten çıkan bir ateşin Mısır'ı kapladığını, Gıbti evlerini yakıp İsrailoğullarına dokunmadığını görünce kâhinlerini çağırır. Ona "Beni İsrail'den doğacak bir çocuk, mülkünü elinden alacak, seni yurdundan çıkaracak" gibi bir tabir yaparlar. O günden sonra hamile kadınların peşine adam takar, aklı sıra yumuk elli bebecikleri boğazlatıp koltuğunu kollar. nbsp;
Firavunun casusları zamanla işin kolayını bulur, ebeleri takibe alır, iş atlamazlar. İşte Hazret-i Musa'nın annesini de sancılanınca ebeye haber yollar. Ebe hanım alnında nur parlayan bebeğe öyle bir muhabbet duyar ki anlatılamaz. Annesine "korkarım beni izlemişlerdir, birazdan burada olurlar. Çabuk bebeği sakla" der ve çıkar. Dediği gibi az sonra firavunun adamları gelir, kapıyı yumruklarlar. Annesi o telaşla en yapılmayacak şeyi yapar, çocuğu kızgın tandıra koyar. Firavunun memurları karşılayan kadın diri ve zinde görünür, kaldı ki ortalıkta çocuk filan da yoktur. nbsp;
Annesi tandırı açtığında yüzüne bir serinlik çarpar, İbrahim Aleyhisselamı Nemrud'un ateşinde yakmayan Allah (Celle Celalüh), Musa aleyhisselamı da yakmaz. nbsp;


DİLİ TUTULUR SÖYLEYEMEZ
Çileli anne, kalbine ilham edilene uyar, en yakın marangoza gidip bir sandık ısmarlar. Marangoz, müşterisinin maksadını anlar ve gidip muhafızlara ihbara kalkar. Ancak dili tutulur, eveleyip geveleyince bunu fena halde hırpalar, başlarından savarlar. İkinci denemesinde sadece dili tutulmakla kalmaz, gözleri de kararır. Yediği sopalar caba... Ne zaman ki muhbirlikten vazgeçer, eski haline döner. Yere kapanıp şükür secdesi yapar. nbsp;
Neyse... nbsp;Annesi nurlu bebeği sandığa yerleştirir ve Nil'e salar. Nehir emaneti alıp "hedefe" götürür, arklar, kanallar derken taaa sarayın bahçesine sokar. Nedimeler sandığı bulup getirir, hanımlarının önüne koyarlar. nbsp;
Asiye, Reyyan bin Velid'in neslinden gelen merhametli bir kadındır, sandıktan çıkan bebeğe kanı nasıl kaynar anlatılamaz. Şirin yavruyu kucakladığı gibi kocasına çıkar. Firavun davetsiz misafirine şüphe ile bakar, dişlerinin arasından "mülkümü elimden alacak çocuk bu olmasın" diye tısıldar.
Asiye "bunun İsrailoğullarından olduğu ne mâlum" der, "Mısır'da onlarca kavim var. Hem beni İsrail bir tane daha artsa n'olur, zaten sayılamayacak kadar çoklar." nbsp;


AL SENİN OLSUN!
Öyle ısrar eder, öyle ısrar eder ki kocası dayanamaz, "tamam tamam al senin olsun" der ve meçhul çocuğu karısına bağışlar. Görünüşte Asiye validemiz gibi asil ve cemal sahibi bir kadına hayır diyemediği sanılırsa da Firavunun asıl derdi saltanatıdır. O yıllarda Mısır'da tatbik edilen kanunlara göre kendisine ağabeyi Kabus'tan intikal eden makama oturabilmesi için dul yengesi (Asiye) ile evlenmek zorundadır. Eh, kendisini taç taht sahibi yapan kadını kıracak değildir ya... nbsp;
Asiye Validemiz nurlu bebeğe, (onu getiren nehir ve sandığa nazire yaparcasına) su (Mu) ve ağaç (sa) adını koyar. nbsp;
Bu arada Asiye yana yakıla bir sütanne arar ve talipler arasından Musa'nın annesinde karar kılar. (Onun yasak olmayan yıl doğan oğlu Harun'u emzirmekte olduğunu sanırlar). Hasılı Hazret-i Musa öz annesinin kucağında büyür, saraylılar ona bayılırlar.
Gün gelir Musa Aleyhisselam sevimli bir genç olur. Firavunun elbiselerini giyer, atlarına biner, parasını harcar. Adamın içi gider ama ses çıkaramaz. nbsp;


DEĞİRMEN TAŞIYLA nbsp;
Aradan uzun uzun yıllar geçer, hadiseler peş peşe akar. Musa Aleyhisselam Medyen dönüşü peygamberlikle vazifelendirilir ve tebliğe başlar. nbsp;
Hazret-i Asiye ona bütün kalbiyle inanır ama sırrını kocasından saklar. Gelgelelim gizli gizli ibadet ederken yakalanır, sorgu, tehdit derken zulmün dozu artar. Mübareği, ellerinden, ayaklarından kazıklara bağlar, üstüne değirmen taşı koyarlar. Asiye validemiz ne Allahü teâlânın varlığını ve birliğini şehadetten cayar ne de sefil firavunun tanrılığını onaylar. Sabrettikçe gözünden perdeler kalkar, Cennet'te beyaz inciden yapılan muhteşem köşkünü seyre dalar. Kavuşacağı nimetleri gördükçe yüzünde güller açar, o güldükçe cellâtları çıldırır, Firavun çileden çıkar. Üzerine daha büyük kayalar attırır, bakmaya kıyamadığı hanımının canına kıyar. nbsp;
Asiye validemizi methetmek ne haddimize. Bizzat Server-i kâinat tarafından övülen ve hakkında ayet-i kerimeler inen bir şehide hakkında daha ne yazılabilir?
Efendimizin Asıye isimli bir kıza, "sen Cemile'sin" diye hitap edip adını değiştirdiğini biliyoruz. Zikrolunan "Asıye" ayn ve sadla yazılır ve "isyan edici" mânâsına gelir, hâlbuki elif ve sinle yazılan Asiye "teselli verici" demektir. nbsp;
Teselli verici...
Asiye bint-i Müzahim gibi.


UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...